Pişmeli insan,
Her haliyle pişip kıvamına gelmeli,
Bazen acıyla,
Bazen hüzünle,
Bazen aşkla,
Bazen sevgiyle,
Ne puşt olur sevdalar;
Biraz ihanet, biraz yalan konuca...
...GÜNEŞİM BENİ TANIMIYOR...
Bilmiyorum nasıl anlatabilsem seni.
Ve nasıl gösterebilsem yüreğimdeki tutkunluğunu.
Hislerimle ruh üfürüyorum kelimelere
Ama kulaklarına ulaşana kadar o kelimeler sanki canlılığını yitiriyor
Belki de aklım yetersiz kalıyor, yüreğimde 'ben'i ben eden 'sen' i sana anlatmaya.
Ben hakikati zincire vurulmuş gördüm.
Ben hakikati çarmıha gerilmiş gördüm.
Ben hakikati mızrağın ucunda gördüm.
Ben hakikati sinelerde gizlenmiş gördüm.
Ben hakikati çölde aç, sussuz gördüm.
Ben hakikati toprakta paramparça gördüm...
Herkesin derdi kendisine ağır. Gerisinin gözü kör, kulağı sağır...
Her şeye hükmetmeye gücü var mı insanın...
Oysa sabır ve tevekkülden başka ne gelir ki elinden...
Gerisi feleğin icabet ve isabeti,
Bazen boşluğuna denk gelir,
Bazen de hoşluğuna...
Oysa boşluğu da hoşluğu da elinde değil ki insanın...
Huzur daha çok hüzünde miydi, mutlulukta mı?
Hangisi daha çok yakışırdı insana gülmek mi, ağlamak mı?
Neden sevmezdi ki insan acı çekmeyi?
Oysa hangi mutluluk acı kadar gerçekçi ve katıksız olabilirdi ki?
Mutluluklar hepten sahte miydi yoksa?
Yoksa öyle birşey yokmuydu, saf mutluluk denen şey insanın bir uydurması mıydı?
Sonsuz hiçliğinin karşısında, bir birim varlığı vardı insanın.
Ve bir birim sonsuzluk da oraya yığılmıştı.
Bir birim sonsuzluktu İNSAN...
Adamın hayal kırıklığı; kadının suretinde gördüğü aşkı, ruhunda arayıp bulamayışındaydı belki.
Kadın en çok hangisinden oluşuyordu?
Ruhu mu?
Bedeni mi?
Sureti mi?
Hangisi daha çok ona aitti?
Çend sal ji dil brîndarim,
Ji eşq û evînan bê parim,
Ji pişti te herdem dil sarim,
Digerim nabînim ka evîn ka sîya evînê...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!