Her nerde ki o dedim
bir ikindide şuradan geçer dediler
geçti gitti gölgesine yüz sürdüm
kan kurumuş gölgesinde gazel okudum
el pençe divan durdum
Cafer Ünal – 18.02.2006
I.
Hiçbir sözün teselli etme gücü kalmamış bir akşamüstü benimki,
Sırtımda şekilsiz bir kambura istiflenmiş cevapsız binlerce soru.
II.
Vazgeçtim, avuç içlerim suskun bir kimsesizliği ısıtamayacak,
suskunluğum yordu beni
anlaşılamamak derdinin durgunluğu
ne bir kelime boğabildi kederimi
ne de bir bakışla aydınlandı mahzenim
kırık kanatlarımı sen iken otayan
şimdi uçmak ar bana
terketmek ilaçladığın gövdemle
ben sende kendimi çok özlemişim, hepsi bu
geceleri katıksız bir uykusuzluğa çeviren
içimde ardı ardına kalkan uçaklar gibi
yüreğim omuz başında
soluğum ürkek, küçülmüş kedi yavrusu
“Sevda derdi anam,
Ömür törpüsüdür, aman! ”
“Dışarıda insanlar
ve sokaklarda melekler aradım” ben de, doğruya doğru.
Ah, karartmaya çalıştığım dehlizlerimde en sakin anlarımda ansızın sesinle vuruyorsun beni. Ansızın ve cıvıl cıvıl gülüşlerinle. Ansızın ve aradan onca zaman geçmemiş gibi… Kıvranmalarıma, suskunluğuma, zavallılaşmama o kahredici ilgini zımpara edip öyle abanıyorsun, sesinle öyle kanırtıyorsun ki ömrümün yarısına denk düşen şu mengene zamanı.
Beynimi burgaçlanmaktan kurtarıp kendimden sıyrılmak; insanlara, ağaçlara, hasılı senden gayrı her şeye ilgiyle sarılmak derdine düştüğüm her yeni ışıklı günde senin ısrarcı gölgen. Yirmiüç yıl önceki yüzün, Boşnak lehçeli ağzın ve o buğday sarısı perçemlerin ucunda sallanan iki çakır göz.
(Anlayamıyordum… Gündüz kapıyı açan çilingire teşekkür diye şiir okuduğumda senin sözlerinle kutsadı beni; “Ciğerinizi dilimleyip sözünüze sarıyorsunuz.” Çırılçıplak cinnetimin komşu penceresinden uzatılan çarşafla giydirildiği o akşam herkes senin yüzünle yanaştı bana. Senin ağzınla gülümsedi evliya bıyıklı ambulans şoförü, ivecen polis memuru senin gözlerini takınıp seyretti gözlerimi, ekin demeti saçlarını sencileyin savurup rüzgarıyla kavurdu beni o hemşire.)
Ben senin yokluğunda varlığına alıştırmışım kendimi
Varlığında yokluğuna da alışırım elbet, ne gam.
ben meğerse
mevsimler sürecek bir uzaklığı mühürlemişim dudaklarımla
dilimi damağımı kurutan bir küfürbaz yalnızlığı
dönüşü belirsiz şehirlerarası gidişlerin kaygısını
yüzon kilometreye sabitlenen bir yokluğu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!