Binlerce yıldır Tanrı'nın ve temsilcilerinin,
Emirleri ateş ve kandı,
Gözleri kör, akılları dar, yürekleri nefret dolu,
Sefil ve gafil yüzerler bu yüzden,
Binlerce yıldır pislik içinde.
Cenneti alıp götürdü, küf ve çürük kokuları,
Geleceğimizi tüketti, nefesimizi kesti, kırdı burun kolonlarımızı,
Mücadele ettik kılıç, kan ve karanlıklar dünyasıyla,
Demir kazıklı yıldıza çevirdik yönümüzü,
Verdik alnımızı gün doğumlarına.
Bilimden aldığımız cesaretle,
Bin bir acıyla, bin bir dertle,
Aşkın ve hasretin yolunu tuttuk,
Gittik Fırat'ın peşinden,
Hatırı için kraliçe Semiramis'in kapısının önünde durduk,
Nebukadnezzar'ın ustalığı ve zulmüyle,
Yapay dağın üzerinde büyüyen asma bahçelere vardık.
Mezopotamya'nın güneşi,
Küle çevirir gönüldeki ateşi,
Yakar, kavurur, kömür eder,
Mezopotamya'nın ateşi,
Yoğun mistik duyguların,
Ateşli aşıkların eşi.
Kayıt Tarihi : 7.3.2024 13:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!