Eylül...
Güz’ün hüzünlü ayı...
Getirip vermiş beni...
Ve de vermiş belâyı!
Yaşa demiş...
Sev de çek!
Doğa’nın örtüsü...
Ağaçların, dalların süsü,
Baharın yeşil yüzü...
Ölüyor!
Soyunuyor ağaçlar, dallar,
Bir bir dökülüyor...
Her bir âşık el açıp, ey sâbâ... senden diler,
Dört göz, kulak kesilip sana sorar ve bekler,
Ben de bekler dururum... solar ve de kururum!
Sor gönül sultanıma, vermeyecek mi haber?
Nasıl farzedeyim görmedim seni?
Ne iki gözüm kööör ne de perdeli!
Tesadüf değildi o görmen beni,
Bir yazan var bunu, hem de ezelî.
Benle olduğu kadar acep kimle oynadın?
Âşık ettin, doymadııın... ayrı tuttun doymadın!
Yaktın kavurdun beni Cehenneme girmeden,
Hep uzaktan gösterdin bir varayım koymadın!
Ferahfeza değil de sanki bir ferah gönül,
Ferahfeza’daki ses...ses değil ki bir bülbül,
“Kirpiklerimin tâ ucuna gelmede cânım”
Der yakar ortalığı da eyler ateşle - kül.
Akşam olurken,
Batmaya doğruyken Güneş
Yorulmuş olması gereken
İstanbul büyür!
Büyür bir dev’e eş.
Doğrulur geceyi yaşamaya,
Bir bakışın, değsin diye gözüme,
Yere serip, değer vermem özüme!
Seviyordum...seviyorum...severim,
Bu hep böyle...inan benim sözüme!
Gel dese diye bekliyorum ama demiyor ki gel
Sanır bir zamanlar esen bir rüzgârdı ya da bir yel
Bilse, Bora – Fırtınaydı...ama araya girdi el
Sevgime karşılık...bu mu olacaktı ki bedel?
Şiirlerimin altında adım var,
Kalırım böylece geleceğe ben!
Her şiirin içinde de adın var
Kalırsın benimle geleceğe sen!
Müdürüm ben Kadir Peşmen sizinle görüşmek istiyorum.Saygı ve selamlarımı sunarım.
Atakan Bey...
Hakkında konuşmadan önce çok düşünülmesi gereken biri.. hissedebildiğim kadarıyla, mükemmeliyetçi, hiperaktif, dost ve çok sadık bir arkadaş.. hep var olun Atakan Bey..