Âsım'ın neslinden Âsım Güven'e

Nuri Çinüçen
11

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Âsım'ın neslinden Âsım Güven'e

Ağlamak isteyen ruhuma, bir bahane yeterdi
Çehremi saran ışık, biraz gözyaşı ve terdi

Dört duvar, iki kişi; bekleniyordu üç
Soğuk oda, ağır zaman; nefes almaksa güç

Yükselen seslere, kulak verdim şöyle bir
Sanki cihat meydanı; duyuluyordu tekbir

İniltisi inletiyor, “Allah Allah” lafzının
Sanki talebe-i Kur’an; tedrisinde hıfzının

İntizarın şiddeti, mevti geçer demişler
Sanki ânı anlatan, isabet söylemişler

Hiç yetişmek bilmez mi, bir akrebe yelkovan?
Saniyeyi sorma hiç, bari turu bir dolan

Gecenin yarısına, az bir zaman kalaydı
Çıktı ruhum yerinden, geri kalan daraydı

İnilti mi durdu zaman mı, anlamadım bir an
Anladığım şu idi: İndi semadan eman

Tam bitti der iken, yetişti yeni avaz
Hem nasıl gür sadâ; tamamı sanki boğaz

Beklenen ulaşmıştı, nihayet bu âleme
Coşmalı el’an şair, sarıldıkça kaleme

İçinden olmazsa mefhum, zira gerçek hayatın
Anlamı olur mu kalem, kâğıt, edebiyatın

Aralandı soğuk kapı, göründü ilk misafir
Edemezdi böyle mes’ud, olsa tamamı safir

El ayak, göz kulak, dil dudak; mucize tastamam
Olsa tamam, ya nâtamam; yine esbaba yaslamam

Getirdiler karşıma, bir avuç nur üryan
Bak dediler bu oğlun; oğlum, bu da baban

Merasimi tanışmanın, hem anlamlı ve sadeydi
Göz göze geldiğimiz an, yıkılanlar mesafeydi

Nasıl tefrik olur bu iki bakış; cana kıyabilen vicdan gerek
Örmek istesen nakış nakış; tığa girebilen ömür gerek

Ne manalar yüklü bakış, gözlerden gözlere
Konuşmaya gerek yok, ve hacet yok sözlere

Bakarken gözlerim, bir sübyan masuma
Özetler gibiydi; Saadet’ten Âsım’a…

-----

Ne asırlar olmuş ki, avâlim-i âlemin dâyesi
Ol server-i âlemin, hakkıdır bu ağlebîn pâyesi

Cündî bir ruh elinde, terbiye oldu bedenler
Aslan gördü serâpa; huneyn, uhud, bedirler

Kında kılıç yok, sadakta ok; yalın kaldı hasıma
Kalkan oldu arılar, Sâbit oğlu Âsım’a

Ashab dedi muallim, bu kutlu ceyşin adına
Şehid olup vardılar, haslet-i îsar tadına

Derk etti cihan meğerse, altın uhud’un dağıymış
Rabteden kulûb-u nâsı, ulvî mefkûre bağıymış

Ömer, Hamza, Ali’ler.. yiğitler gördü cihan
Görüp göreceği bu; seyreldi sonraki kan

“Kardeşlerim” hitabına, mazhar olan kimdi?
Özlemiyle tutuşturup, ufku saran şimdi

Aktardı Ashab bütün, ne bildirdiyse muallim
Bitmişti zira artık, risalet, tebliğ ve talim

Risalet bitti amma, bitmemişti imtihan
Hedefte cihanşümul, tevhid, ilim ve irfan

Bir kutlu kuşak daha, gördü gözü beşerin
Bir vadi hayır ise, ancak diğeri şerrin

Neredeyse aynılar, Ashab ile tabiîn
Makam farkı var yalnız, sohbetiyle Nebî’nin

Methediyor bu nesli, hem de ayât-ı Kur’anî
Medh-i Resul’de vâki, başta Üveys-i Karanî

Şahlandı her nefeste, tevhidin yağız atı
Perçin buldu dillerde, Âsım’ın kıraatı

Girmedi yalan ile, doğru aynı nazara
Sıdk sıdkla girdi, ve kizb kizble mezara

-----

Gelgele ve gitgide, sıdk ve kizb oldu karîb
Satar oldu bir bayi’, tek tezgâhta ne garib

Yitirdi artık beşer, “güven” denen hasseyi
Himmetler şahsa meksûf, doldurmak çün keseyi

Ferdi bir millet yapan, azîm himmet nerede?
Boğdu bu illet bizi, birkaç karış derede

İplikte olsa pamuktan, asl ile arası neslin
Sanma gördüğün her ferdi, yüz karası neslin

Bir tereşşuh kalsa da, koskoca bir ummandan
İhya eder emvâtı, şükrü O’na sunmandan

Yakın mıdır edvâr, hitab-ı ihvan ufkuna?
Zaman, ahir zamandır; ne kalmış ki sonuna

Ahfad ile ecdad arasında koparsa bir bağ
Yüzyıllardır tahşid olan mahsul heba

Koparmak bir yana şöyle, incelmiş o bağını
Kanıyla bağladı mabrûk, ecdadın otağını

O ecdad ki yekûnu, bir nesl-i mübeccel
Sindirmedi onları, ne bir sille ne ecel

“Âsım’ın nesli.. diyordum ya.. nesilmiş gerçek;
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek”

Demişti şair ve tam yüz yıl önceydi
Âsım’ın nesli açmadan solan goncaydı

Ağlıyorsa gök, bir mü’minin ölümüne
Gülmeli sema, bir yiğidin gelimine

O nesildi ya hani, namusunu çiğnetmeyen
Nice Âsımlar geldi, o Âsım’ın neslinden

Ümid-i istikbal, ne Nazım ne de Haluktadır
Barân-ı rahmet, semada, işte altın oluktadır

Düştü katre-i rahmet, mukaddes mekanlara
Can getirdi gelişin, cansız yatan canlara

Kırıldı beli küfrün, çatladı harîs hasımlar
Hoşâmedî size, ey Afralar, Talhalar, Âsımlar

Haml ile belinize ecdad, nice mana yükler
Kalkmazsa o sancak yerden, helal olmaz sütler..

-----

Ağlıyordu masum, geldiğimde kendime
Ağır geldi maanî, o küçücük kalbine…

Kısacık bir zamanı, genişleten Rabbime
İlticadan maada, ne düşer ki haddime…

(28.06.2015 - Kocaeli)

Nuri Çinüçen
Kayıt Tarihi : 23.9.2016 00:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


İlk doğan evladımın, ismindeki asıl'ların nesli olabilmesi ümidiyle hastane odasında yazdığım hissiyatımdır...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Abdurrahim Zararsız
    Abdurrahim Zararsız

    Artık böylesi şiirlere fazlaca rastlayamıyoruz ne yazikki. Özlemimi dindiren bu yüksek sesle okudum. Yüreğine sağlık şair dostum 10+ Antolojim

    Cevap Yaz
  • İbrahim Kurt
    İbrahim Kurt

    Ağlamak isteyen ruhuma, bir bahane yeterdi
    Çehremi saran ışık, biraz gözyaşı ve terdi

    Dört duvar, iki kişi; bekleniyordu üç
    Soğuk oda, ağır zaman; nefes almaksa güç
    ---Nuri bey bu tarz şiirleri ben çok seviyorum çok çok nefis olmuş eserinizi ve sizi kutluyorum .

    Cevap Yaz
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe

    Asım'a., tüm sevenleri ile birlikte sağlıklı ve uzun bir ömür dilerim...
    Sizin de 'baba' yüreğinizi kutlarım bu uzun soluklu çalışmanız için...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Nuri Çinüçen