Kaldım uzun gölgelere
artık
utanç bile acının evrimin de hafif geliyor.
Yıkamıyor hiç bir tövbe
hiç bir dua, hiç bir inanç, hiç bir, hiç
acıtmıyor canımı gözyaşlarım.
Bakıyorsam eğer pencereye, camın soğuk yüzünde eriyen
Çığlıklara; iki adım uzak duruyorsam, içimdeki ürpertiden.
Uzanıpta dokunmadığım bir bakış mesafede, gördüğüm neydi?
Beni en derin karanlıklar da sonsuz korkulara sürükleyen.
Ucuz ve kalitesiz boyalardan dökülen karanlığımsın işte!
Gölgeler gezer duvarlarımda, ben senden nefret ediyorum.
Tozunu aldığın camlar misali
O kadar kirlenmiş kalbimin içi.
Her derdin hazanı vurmuş tenimde
O camdan daha çok muhtacım sana.
Otursan geceye padişah gibi
Gel, ömrümün üstüne şöyle otur
Figanıma bir can, bir nefes ver.
Ey! İçimde kurgan nice hasletin
Yandığına değil, bana hak ver.
Hani haraba yanmış bir nefes olan
Sapına düştüm perde perde, hicranda beni yaz
Gel vur mızrabı, aşikâr olsun, elinde inlesin saz.
İçimde hiciv var, gülerken ağlarım, olsun da biraz
Titresin yüreğim, ağlasın gözlerim, vurda inlesin saz.
Makamı gir, usul sofyan olsun, çıkarsın meyanda
Yağmurlu bir gündü seni düşündüm
Hayalin canlandı bir aklımda
Gözlerim ıslandı ağladım durdum
Bu akşam yanımda sen olmayınca.
Bütün kıyıları senle çevrili
Öyle bir toprağa bıraktın ki
Sadece şavkında değil kalbinin
Gündüz güneş, geceler ay
Semada gül yüzünde vardı.
Şahitsiz yapılan her işin
Nikâhsız yapılan sevişin
Amaçsız yapılan dövüşün
Alışı var verişi yok.
Suyu kesik hazanda bir gül
Sen diye, sen olan, senin!
Sahiline dökülseydi ömrüm, uzun yollarımdan süpürdüğü
Alüvyonlarımı saçsaydı gönlünün, tam o mahreç yerinde.
Vaktin gün batımına denk, şu göğün bütün kızıllığı içinde
Ah mercan bakışların da yârim, beni koynun da eritseydin.
Son... Her şeye bir kaç dakika, bir kaç...
Belki, saniyeler gibi gölgelere oturmuş;
bakışımı süsleyen, boyalarımı döken o
anlarımı tokatlamış, şu yüzsüz sarkaç!
Sesinden nefret ediyorum, ''seni'' astığım için duvara
Kendimi affedecek zamanı bırakmamış.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!