Alperen Karadağ Şiirleri - Şair Alperen ...

Alperen Karadağ

Yine kağıt kalemle buluştum aylar sonra
Ama bu sefer yanılmayacağım,
Deliler gibi sevilip, sevdiğim bir yürek için...
Satırlarımı, düşüncelerimi sıralıyorum ard arda...
O benim öğretmenim,sınavım,ödevim,
Vazgeçilemezliğim,yarınım ümidim her şeyim...

Devamını Oku
Alperen Karadağ

İç hesaplaşmalarla geçmez bir ömür. Hatalar üstüne kurduğum hayatımı, şimdilerde yalanlar ile beziyorum. Aynalarda kim olduğumu sorduğumda ise karşımda gördüğüm yanımsamaya, “yolunu kaybeden” cevabı kapı gibi yüzüme çarpmakta. Yoldan kasıt, kaybetmekten kasıt nedir yada nasıl bir şeydir. Cevapsız bir avuç soru işaretinden ibaret yaşadıklarım ve her soru işaretinin çengeli asılıdır boynuma ilmek gibi.

Yaşamak için öldürmek gerektiği vahşi doğada bir kanun niteliğinde. Oysa medeniyet içinde yaşamak için “yalan söylemek” artık bir kanun nezninde... Özgürce yaşamak, yaşamak istediklerini yaşayabilmek adına söylenmese “yalan” lar, ruhlar kirlenmese kokuşmuş asılsız cümle öbekleri ile belki de hayatlar, dünya çok daha yaşanır ve güzel olabilirdi. Tiksintiler baş kaldırdı son günlerimde. Artık olanları olduğu gibi kabul etmemek için inatlaşıyor ruhum. İnandığı sadece varolan bütün insanların birer maske ardına gizlendikleri ve herkesin birbirinden gizlediği yaşamları, bu yaşamları sürdürebilmek adına söyledikleri onca “yalan” ları…
Her ayrılığın yada her acının sonunda nedendir bilinmez bir yalnızlık bekler insanları. Bekleyen yalnızlık mı yoksa insan mı bekler yalnız kalacağı anı… İnsan neden yalnız kalmak ister ki? Yada neden tüm sevdiklerinden, tüm isteklerinden, tüm güzelliklerinden, tüm huzurundan uzaklaşmak ister ki? Yoksa ona zarar veren tüm hayatı boyunca elde etmek için peşinden koştuğu, çabaladığı, ömrünü adadığı, ruhunu koyduğu olgular, duygular, yaşamlar, yürekler, bedenler mi? Hiç fark ettiniz mi bilmem ama en çok mutsuz olanlar her şeyi olanlar ve en çok yalnızlığa ihtiyaç duyanlar hayatında birçok başarıyı elde etmiş insanlar… Evi, işi, eşi, dostu, sevgilisi… Ama her şeyi olan insanlar. Açgözlülükten, hep bencilikten başı dönenler… Oysa hiç birşeyi olmayanlar? Aza kanaat etmesini bilenler? Hep şükür etmesini, ya sabır çekmesini bilmişlerdir ve mutludurlar o küçük penceresi olan tek odalı evlerinde birbirlerine ısınmak için sokulduklarında. Onlar yalnız kalmak değil aksine daha çok karışmak isterler kalabalıklara… Arkadaşları olsun, dostları olsun, akrabaları olsun isterler. Hep birbirlerine destek çıkmak isterler. Yalan nedir bilmezler ve yalandan kurulu yaşamları yoktur. Olmamıştır. Saflıkları yüzlerine bir ışık gibi düştüğünde anlarsın mutluluklarının sınırsızlığını. Hiç maskeye gereksinim duymazlar. Neyse odurlar bir yerde. İşte doğanın dengesi. Birinde mutluluk alabildiğine ama yemeye aşı yok, birinde yemeye aşı alabildiğine var ama mutluluktan zerre bir şey yok.
Böyle bir dünyada mutluluğu aramak, böyle bir dünyada huzuru bulmak, böyle bir dünyada aşkı doyumsuz, hoyratça ve korkusuzca yaşamak… Yalanlar söylenmeden, maskeler takılmadan, ruhlar kirlenmeden var olabilmek… Hayalden ibaret artık.
Tiksindim artık yalanlar üzerine kurduğum dünyamdan. Özümü yaşamak, kendimi bulmak istiyorum artık. Yalnızlık bana göre değil. Bana göre değil bunca çirkinlikleri görüp kabul etmek ve üstlerini “yalan” larla bezemek. Bana göre değil dert tasa çekmek, sorunlar yaşayıp kahır çekmek. Bana göre değil aşk acısını en derinlerde soluksuz çekmek. Bana göre değil “yalan” söyleyerek ruhumu kirletmek, bana göre değil sevdiklerimi, isteklerimi rafa kaldırıp yalnızlıklara teslim olmak… Ben yalnız kalacak kadar zenginim, ne de mutlu olacak kadar fakir. Ne alabildiğine mutluluklarım olacak, ne de alabildiğine aşım, malım… Ben ne bir bozacıyım ne de şıracı. Ben alperen’dim. Artık hüviyetimi geri istiyorum. Artık benliğimi geri istiyorum. Artık ben “ben” olmak istiyorum, ne az ne çok sadece olduğu kadarıyla…

Devamını Oku
Alperen Karadağ

.Artık buralardan gitme zamanı gelmişde geçiyor.
Yollarda yürüyemez oldum.
Müzik dinleyemez,
Geceleri ağlamadan edemez oldum.
Herşeyde,heryerde bir hatıran var.........
Hele hele de saat ikileri vurduğunda,

Devamını Oku
Alperen Karadağ

Bir varmış, bir yokmuş...Evvel zaman içinde... Bizim aşk masalımızda böyle başlıyor sevgili. Bir gün varsın, yanımdasın tüm kadınlığınla yüreğinle... Bir gün ise yoksun, uzaklardasın, tüm yaşamışlığımızı yıkarcasına, tüm aşkımızı hiçe sayarcasına... Bir gün en doyumsuz sevgilimsin, bir gün üç kuşak yabancısın bana. Bir varsın bir yoksun hayatımda...

En son duyduğumda eşinle aranı düzeltmiştin. Her şeyin yolunda gittiğini, eski günlere geri döndüğünüzü anlatmıştın. Doğruluğunu araştırmadan inandım sana ve o an senden, mutluluğunu yıkmadan gitme kararı aldım. Ancak bunu benden önce sen başardın gibi. İyiden iyiye koptun benden, iyiden iyiye aramaz sormaz oldun. Belki de sevmez oldun...

Geçenlerde avizenin karşısında sen duruyordun. “ Nasılsın? ” dediğimde; içinde var olan mutluluğun, sevincin öyle bir yansıyordu ki sesine ve cümlelerine anlatamam. “İyiyim bir tanem sen nasılsın bakalım? ” dediğinde ise; sana verecek cevabım olmadığı için, senin mutluluğuna yetişemeyeceğim için içim burkuldu. “İyiyim sağ olasın” diyebildim.Ve bana müjdeni, o çok beklediğin anların geldiğini dile getirdin bir çırpıda. “Anne oluyorum bir tanem. Anne oluyorum” İnan ne diyeceğimi, ne yapacağımı o an bilemedim. Sevinçlerim, hüzünlerim, şaşkınlıklarım.... Hepsi birbirine girdi. Karmakarışık benliğim o an bu bedene dar geldi. Hala o günkü ruh halindeyim ve hala çıkamadım. Yazmakta bile, kelimelere dökmekte bile güçlük çekiyorum. Çünkü anneliğin ne demek olduğunu bilmem. İçinde bir can daha barındırmanın anlamını hiç bilemem. Ancak sende gördüğüm üzere annelik; Bir kadına yakışan, en güzel, en doğal, en harika ruh hali.

Devamını Oku
Alperen Karadağ

Bir gökkuşağı misali göründün penceremden…
Perdeyi araladım. Oradaydın, tam karşımda,
uzattım ellerimi renklerine boyandım.
Bak ne güzel…
Serçe parmaklarım sarı, yüzük parmaklarım turuncu,
orta parmaklarım kırmızı, işaret parmaklarım ise mavi…

Devamını Oku
Alperen Karadağ

Dünden sonraki, yarından önceki gün; yani bugün…
Dışarıda bir ilkbahar havası var ve Tanrı,
griye boyadı sihirli fırçaları ile yaşadığım dört duvarımı, ilkbaharımı…
Birisi var, çok uzaklarda ve hiç görmediğim.
Yok yok, o kadar da uzak değil aslında.
Sanki hemen yanı başımda.

Devamını Oku
Alperen Karadağ

I.

Uzun yıllar geçmiş aramızdan bir kara kedi gibi. Düşmüşüz ayrı ayrı hayatların ortasına. Sen ev hanımı, ben aile reisi olmuşum görüşmeyeli. Saçlarda ise tek tük aklar, omuzda yılların ağır yükleri… Nerden bilebilirdim seninle karşılaşmayınca, kadın olmanın asaletinin sana bu kadar yakışacağını, yılların yüzüne makyaj gibi inip güzelliğine güzellik katacağını. Neredeyse tanıyamayacaktım o ak pak minik ellerini görmeseydim eğer ve yeniden çakmak taşları gibi parıldayan gözlerine dalıp kaybolmasaydım. Sesinin lezzeti kulaklarımda hala. Ruhumu okşarcasına, yüreğime dokunurcasına üfleye üfleye cümleleri dudaklarından savuruşun… Masumiyet işlenmiş gülüşlerine. Yıllarca hiç eskimemiş hala aynı tat, hala aynı samimiyet ve hala aynı beni benden alış...

Hayat biraz yormuş ruhunu, biraz daha sert, biraz daha temkinli bakışların. Birazcık köşeye sıkışsan, tırmalayacaksın sanki minik pati ellerinle. Biraz daha korunaklı sözlerin, nereye çekersen değil direktif niteliğinde sanki. Buna rağmen yıllar çok değiştirmemiş özünü, sadece biraz daha pişirmiş olgunluğunu. Oysa hala on altı bilemedin on yedisin gönlümde. Kırılgan ama bir o kadar asi. Durgun ama insanın içinde fırtınalar kopartan… Çok özlemişim be seni anmayı. Özlemişim senli düşünceleri. Bir başkasına ait bir dünyada olsan bile, yeniden seni hayatımın bir kesitinde görebilmek haz veriyor tüm hücrelerime. Yeniden telaffuz edebilmek adını, yeniden senli rüyalara yatabilmek, arzulayabilmek ne kadar yasaksa yasak bana, ne kadar günahsa günah. Olmuyor, yapamıyorum ne kadar karşı çıksam da yüreğime. Duvarlar örsem de metrelerce önüne. Arkamı dönüp gitmeye teşebbüs etsem de kendimden, Gecenin karasını çalsam da gözlerime. Bir yanım acıyla, şiddetle özlüyor seni. Korkuyorsun bu duygularımdan. Biliyorum. Korunaklı, küçük dünyana dokundum. Unuttuydun belki adımı, yüzümü, hislerimi. Hiç bilemedin ne kadar seni sevebildiğimi. Gidişinin ertesiydi umutsuzluğa yelken açışım. Suskunluğunla yol ettin. O gündür bende susuyordum ama bugün yakaladığım fırsattan istifade ederek yazıyorum, döküyorum biriktirdiklerimi avuçlarına…

Devamını Oku
Alperen Karadağ

Sanırım bu kadar yeterli..Artık yalnızlığı seçiyorum kendime...Bu dünyaya ait değilim. Biliyor musun sevgili, aslında ben kendimi hiç bir yere ait hissetmiyorum.Her yaklaştığım insan inanç sistemimi kökten sarsıyor.Güven duygumu benden söküp alıyor. Kozama geri dönmemin vakti geldi.Nasılsa kimseler anlayamayacak beni... kimseler hatırlamayacak, kimseler özlemeyecek beni... Biliyorum adım en kısa zamanda unutulup gidecek.

Sözlerimin, misyonumun aslında hiç bir önemi yok buralarda.Çünkü zaman, hayat, bu dünya benim söylediklerimi, düşüncelerimi, tezlerimi kısaca beni, birer birer çürütecek.Çünkü benim düşüncelerim, benim sözlerim, benim tezlerim de bu dünyaya ait değil... Bu yüzden yok olmaya mahkumum anlık yargılarımla... Hep böyle oldu ve böyle olmaya da devam edecek...

Hiç bir zaman anlaşılamayacağım.Hep böyle her şeyi yarım bırakıp kaçacağım...Ben bu dünyanın tabularına kurallarına hep aykırıyım...Düzene ters düşmekteyim.Bu yüzden de kaçmalıyım.

Devamını Oku
Alperen Karadağ

Bu sözlerin hiçbir anlamı yok belki şu andan itibaren; Belki de askıda kalacak tüm cümlelerim...İsterdim ki; hep beraber olalım, hep yakınlarında dolansaydı bedenim...Yüzünü seyretseydim, tenine dokunsaydım, hep seninle olsaydım imkansızlıkları aşarak...İsterdim ki; hep gülseydik, hiç hüzün özlem ayrılık girmeseydi aramıza, hep inat uğruna yaşayasaydık yaşayamadıklarımızı; yaşamak isteyipte yaşayamadıklarımızı...Hep bütün zorluklara göğüs gerebilseydik.Zorluklara, kadere inat yaşayabilseydik...
İsterdim ki; aramızda senin benim hiç olmasaydı, hep biz kalsaydık, arada başka şahıslar, başka yaşamlar olmadan...
Hep istediğimiz gibi, bütün zamanları tüketircesine yasaksız ve kuralsız yaşayabilseydik...İsterdim ki; Hiç uzaklıklar olmasaydı, Hep yakın olabilseydik, Hep konuşup, hep birbirimize kaçamak dokunuşlarla yaklaşabilseydik...
İsteklerimiz hiç gerçekleşemedi.Hiç istediğimiz gibi yaşayamadık.Hep başkalarının, kaderin etkisinde kaldık.
Hiç çıkamadık bu üçgenin içinden...Sen, kader, çevre... Günden güne koptuk, günden güne hiç konuşamaz, görüşemez olduk. İşler, oyunlar, yaşamlar, başkaları hep engel oldu isteklerimize... Sen bir yerde ben bir yerde hiç buluşamadan onca zamanı geçirdik. Çabalarımız boşlukta, isteklerimiz ise hep askıda kaldı. Sevgi bi yerde biter gibi oldu. Hüzün, özlem, uzaklık gibi etkenler bizi daha doğrusu beni bu yanılgıya düşürdü... Neyse artık... Şu saatten sonra ne benim söylediklerim; ne yaptıklarım çok değerli... Ne de yapacaklarım..Umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşur ve hayata daha bir gayretle asılırsın sevgili... Unutma ki ne yaşadıklarımdan pişmanım ne de sana söylediklerimden. Ne de böyle yaptığımdan... Doğru olan buydu. Bunu sende kabul ettin sonunda...Ne sen bana gelebilecektin; Ne de herşeyi bırakıp ben gelebilecektim sana. Bu böyle acılar içinde yıllar yılı devam edecekti belkide.. Herşey sanalda başlayıp sadece sanalda kalacaktı. Belki de sanaldan reale taşıyabilseydik, buradaki büyü bozulacaktı... Herşey hergün iyiye gitsin diye ümit ederken, hergün birbirimizden daha da uzaklaştık. İşler, çevre ve yaşam yüzünden günden güne birbirimizden ayrı düştük.Neden bunları yazıyorsun diye soracaksın.Neden bu açıklama yada neden bunca anlamsız cümle grubu...Sadece içimi boşaltıyorum sevgili. İçime birikenleri, seninle hep konuşmaya çalışıpta bir türlü fırsat bulup konuşamadıklarımızı yazıyorum.Dertleşip karar alamadıklarımızı, hayatımızda düzeltemediğimiz hataları yazıyorum... Belki bu bende böyle görünüyor; Belki de sende çok farklı bilemiyorum artık. Ancak bilmeni istediğim tek bir şey var. O da kendi yüreğimi bile bile şu günden sonra ateşlere attığım olsun. Artık hayata sarılmak için benim varlığıma ihtiyacın yok. O güç artık sende. Benden sana tek armağan bu oldu... Kal sağlıcakla...

Devamını Oku
Alperen Karadağ

Ne kadar zor geçse de günlerim, ne kadar zulüm yüklü olsa da geçen zamanım, direniyorum uçurum kenarında bir intihar çiçeği gibi...Sırf bekleyenim sen olduğun için, sevenim, sevgilim sen olduğun için her gelen derde direniyorum. Sana döneceğim günün ateşiyle, sana duyduğum özlemle dimdik ayakta duruyorum. Sensiz geçen günlerimi sana nasıl anlatsam ki. Mevsimsiz açan çiçekler gibiyim. Güneşli bir günün üzerine yağan sağanak yağmur gibiyim. Her şeyi bir anda yıkan depremler gibiyim. Suskun, derin asi nehirler gibiyim. Birazdan azgın bir sel olup yıkacağım hayatımı ve çevremdeki her şeyi. Sensiz geçen günlerimi sana nasıl anlatsam ki. Senden alıkonulduğumdan beri asi bir küleyhanın. Doluyum. Dokunsalar yıkıp dağıtacağım etrafı. Söz söyleseler yakacağım dağları, taşları. Benden alıkonulduğundan beri yarım kaldım, talan oldum. Uykularım haram, gecelerim zehir oldu. Eski tat yok ağzımda. Türkçe’m bozuldu. Küfür eksik olmaz oldu dilimden. Argo üslupla yaklaşır oldum insanlığa. Benden uzak kalsınlar diye iğrenç tavırlar takındım. Bir gün ama bir gün bitecek bu dert, bu özlem, bu zulüm. Bitecek kalp sancıları, gece yarısı haykırışları. Uykusuz geçen gecelerim dinecek. Bir gün ama bir gün bitecek bu çile, bu ruh yangınları, ağlama nöbetlerim dinecek. Bir gün sana koşarak geleceğim. Ellerimde çok sevdiğin sarı güllerle belireceğim karşında. Yüzüm güleç, gözlerim ışıl ışıl olacak. Yüzüme yine renk gelecek. İşte o an anla ki sevgili hasret bitmiş, çile, zulüm bitmiştir bizim için. O an anla ki bir daha kimseler söküp alamayacak beni senden. O an anla ki yeniden başlayacağım yaşamaya kaldığım yerden. İşte sevgili o an anla ki sana bir daha gitmemek üzere geldim. Tanrı şahidim olsun kimseler alamayacak beni. Tanrı şahidim olsun ki hayatımıza bir daha el sürmeye yeltenenin sıkacağım alnına... Seni çok seviyorum sevgili ve hep seveceğim. Sana geldiğim gün anla ki; senden bir daha hiç gitmeyeceğim...


(13.08.2003)

Devamını Oku