Bütün sesler susar binlerce yıllık acılarını kusar toprak
Körüklerde cehennem ateşi savaşa susar tanrılar
Taş kesilir mavi gökyüzü grinin alacasında
Yavaş yavaş kararır bulutlar, yıldızların tanıklığında
Oturup hesap yapar cellatlar
Karanlıkta çoğalırken ölümler
Bir bir düşmüşken kaleler
Umutların kırıldığı anları yıkmak lazımdı
Kaçanlar vardı
İhanetlerini yaftalayıp sermayeden yana
Ve biz bir avuç kalmıştık
Bir avuç kavgaya gönüllü
Aşk ile geldim sana ben
Önce senin aklını sevdim
Bana hükmeden
Sonra sesini sevdim
Aşk tınısını yüreğime yerleştiren
Konuştukça sevdim
Ne sen anlatabildin
ne ben anlatabildim
yazdığımız gibi konuşamadık ki seninle
yüklenip acıyı yüreğimize sokmadan
taşımadık ki heybemizde
dilimizi sustururken
Çölün sonsuz, ürkütücü gecesinde, gecenin ıssız yürüyüşünü dile getiren zamanım
Ne gece benim, ne çöl benim
bir şafak yolculuğunun tamamlanmamış dinginliğinde sözlerim
suyun saydam çağlayışında, hışırdayan bir ağaçın sesi karıştığında birbirine
gözlerim kirpiklerimin üstüne düşer
acının incecik yolunda, kalın çuluma mutluluklar iğnelerim
Kimsesizdi gökyüzü;
Lâl bir dil..
Avaz avaz bir ses..
Haykırmak çare değil..
Sağırdı;
Karanlık sulardaki deniz..
Sevda kuşunu salacağım
Ben bugün yine göklere.
Hüzün kokulu hallerimle,
Ağlayacağım ben bugün yine
Sevdadan bahsedeceğim bulutlara aya,yıldızlara..
Şafak vakti
Ben daha doğmadan
doğduğum topraklarda
sokak, sokak
mahalle, mahalle
şehir, şehir
tozu dumana katarak cellatlar cirit atıyorlar
Ey dünya
Bütün öfkem sana bilesin
Bir isyana gebe yüreğim
Bir çıldırsam,bir bağırsam
Yakıp yıksam her yanı
Doğacak binlerce acı gerçeğim
Ey sevgili! ! !
Hani diyordun ya ‘’benim düşlerim mimoza’’ kokar.
Benim düşlerim ‘’sen’’ kokar.
bilmiyorsun.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!