Hayat...
gidiyorum yollarıma tünemiş sancılara
kırık dökük feryadımın izinde
sofamda açlık, göz yaşı
yamalı bohçamda yavrumun mezarı
gidiyorum...
Güle güle derdim ya sana
gülmesen de kal hep yanımda
razıyım herşeyinle
ruhum ezelden sana
arz olunmuş
aşık olmuş
Kaybolan benmişim
karanlıktayım çığlık çığlığa
yanılgıyla ararken seni
hicv ediyor ben beni
oysa sen değil benmişim kaybolan
sokak aralarında...
Kayıp ruhlar sahnede
seninle yaşadığım bu hikayede
tutuşturulmuş elime bir suble
ayrılık kokuyor sözlerinde
sır içinde yaşanır dediğim sevda
çarşı pazar sohbeti olmuş gayrı
Karşımda fotoğraflanmış hüzün
İstanbul a doğru bakıyorum
Hasret kokuyor büsbütün
Gözlerine bakıyorum
Sensiz günlerimi
hicran gecelerini
gelme
bırak artık boş söylemleri
bitti sen demelerim
yokluğun ölüm gibi gelirdi
ama yok artık bil ex aşkım
sevmelerim
tamimler okunuyor
veda mektubunun ardından
gönlümde
ne bileyim sevgili
senin sevgi ölçünü
kırılganlıklarını, gidiş politikanı
olmaz paydalarda buluşup
denk getiriyoruz zamanı
sen ve ben biz oluyor
sevda oluyor aşk oluyor
yazılmış tarihten önce
bu efsanevi hikaye
bir adın kaldı
korktun sevmekten
bir resmin kaldı
oda elimde yanmakta
bir veda busen kaldı yanağımda
onuda yıkadım aldım
sessizliğe prangalanmış
ellerinle...
vurdukça gönlüm
dağılır...
adın düşer bir adın düşer
söz kırık dökük
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!