Yıldız yıldız köpüren aşk denizi,
Irak hayalleri gönle şakıtır…
Bin bir meşgale arasında, sizi
Kül bağlamış bir geçmişe akıtır…
Yelken açar ufka,doğunun kızı,
Bilemem antik kentlerin sütunları
Binlerce yıl boş bir mabedi neden bekler?
Mahir taş ustaları yontarken bunları
Yoksa, her mermere bir yürek mi ekler!
Kaldırım kenarında toz içinde
Yerlere düşürülmesini düşün
Baharın ilk günlerinde
Kefen giymiş ağaçları diriltmek için
Açıveren çiçeklerin
Zamansız bir dolu vurgunuyla
Rengarenk çiçeklerin kurban edilmesini çamura
son olmadı bu gidişler
yürekten değildi baştan beri
ama seni görünce geçemedim ileri
meçhul değildi sana öteden beri ‘terkediş’ler!
geç kendini aş ötelerden gel beri
Ayrılık, ağır duygu ıpıslak yapışan havaya
Güneş cehennemi giyinmiş, ateş, ne görse gözüm
Saçıyor kekremsi şarabını mut- lu / suz her yuvaya
Hasret koruklarını üzüm kılmış tandırında ölüm
Ümitsizlik olağanlaşıyor aktıkça hızında zaman
Sağanak yağmur bir anda bastırır Ankara'da
Yere iner gökte var olan ve hatta yok olan
İnsanlar sakin ve heyecansızdır Yüksel'de, Kızılay'da
Cama değen dolu denli dokunulur yüreğe dolan
Musiki tadında bir kahvedir sohbeti dostun
Kırk odalı konaklar
Konaklarda ışıklar
Camları perdesiz
Şehir önünde deniz
Bir nebze dayanılır çığlıkları martıların
İnsana denizi haykıran çığlıkları
Ama ya bir kadınsa çığlık çığlığa
Canavar çölün kumlarına vuran güneş, sapsarı
Evlat anaları ağlar peronlarda
İhanet Mesnevisi
Hayatımı sermiştim ayaklarının altına
O ufak ve beyaz; o ısıttığım ayaklarına
Anlamsız buluyordum kayıtsızlığını ve fakat
Bir hayat akacak gözlerimden
Gözyaşlarımla değil seni gördüğümden
Bir umut çıkacak sözlerimden
Kurtulunca beni sardığın kördüğümden
Esecek bir rüzgar ve uğuldayacak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!