5 Haziran 1961 yılında Ordu'nun Perşembe ilçesine bağlı Soğukpınar Köyünde doğdu.
Eğitimini bitirdikten sonra 1981 yılında vatani görevini Gölcük Donanma Komutanlığında deniz onbaşı olarak yaptı.
1983 yılında Gelişim Yayınları bünyesindeki Nokta Dergisi'nde muhabir olarak gazeteciliğe başladı.
1987 yılında Hürriyet Gazetesi'ne bağlı Tempo Dergisi'nde muhabir olarak görev yaptı. Türkiye’nin ilk kez siyasi/kolaj çalışmalarını gerçekleştirdi ve mizah yazıları yayınlandı.
1994 yılında Sabah Grubu,1 Numara Yayıncılık’a bağlı Aktü ...
Şimdi sessiz bir yalnızlık düşüyor,
Tel tel saçlarının arasına.
Bir sabah uyandığımda gözlerin aralıktı,
Boyası dökülen odanın duvarlarında.
Sevdanın,
Gövdemi sonsuz mavisine sakladım denizin,
Mavinin en derin yerine hapsettim gözlerini.
Bakmakla göremezsin, girip dokunmalısın evrenime,
Suya kök salan heybetli bir adayım sahipsiz.
Ateşten doğan buzullarım lav püskürtmeye hazır,
İstanbul'dayım, Salacak'ta.
Cılız bir dut ağacına yaslamışım sırtımı,
Altımda kuru toprak üzerimde masmavi sema,
Karşımda nar gibi kızarmıış güneş.
Başımın üstünden kara bulutlar geçiyor küme küme,
Önümde insanlar öbek öbek.
Sözler böylesine kifayetsiz kalır mı?
Hiçbiri teselli etmeyecek acıyan yüreğimi.
Meleğim sonsuz bir uykuya dalacak,
Bir daha uyanmamacasına yumacak zeytin gözlerini,
Bir daha bakamayacağım gözlerindeki mavi denizlere.
Ne zaman kolkola girmiş,
Küçük parke taşlarının üzerine basıp gitsem
Beyoğlu'na,
Saatler akreple yelkovanın on ikiyi gösterdiğinde
Külkedisinin terkettiği,
Bir çift ayakkabı görürüm,
İlk gençliğimin günahlarını ektim,
Yalnızlıktan kuruyan toprağın koynuna.
Siz bilmezsiniz,
Çocukluğumun, balta girmemiş ormanlarında buldum kendimi.
Ulu bir çınarım olsun istedim hep,
Tohumunu ellerimle ektiğim,
Neyleyim, düşlerine pusu kurdular bebeğim,
Ağlamanı duymaz gök tanrıları...
Bulutlara gözyaşı döktüren,
Çelik kanatlı canavarları oyuncak sanma! ...
Zaman ötesinden gelen,
Ölüm şövalyeleri bombalar yağdıracak gözlerine....
Yelelerini peşine takan çılgın bir at gibiyim,
“Dörtnala nereye koşuyorsun böyle” diye sorma!
Hayat cephelerinde yitirdiğim gençliğimi arıyorum,
Ateşe dayanabildiğim kadar günah işlemek istiyorum.
İlk gençliğimden beri peşinden koştuğum ölümsüz aşkı,
O, uçsuz bucaksız, zirvesi karlı,
Anadolu bozkırlarında denizi olmayan bir kentte doğmuştu.
Bir fırtınaya tutulmuş, ışıltılı bir şehirde bulmuştu kendini,
Doğduğu bereketli topraklarda,
Hoyrat rüzgarlara boyun eğen hüzünlü başakları,
Yüzünden kan fışkıran, yalın ayaklı, yoksul köylü çocukları hiç görmemişti,
İnanma bebek,
İnanma yüzümün güldüğüne,
Ben ki dertsiz, ben ki kedersizim öyle mi?
Yüreğimin kor kor yandığını,
Sen, bedenimi kemiren isyan fırtınalarını görmedin bebek.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!