dilin başı döndüğünden anlatamıyor
rüzgâr bir ezgi peşinde daha çalamıyor
varsayınız ki bu
yalnızlık
eğreti kalabalığın
ters yüz edilmiş durumu
yaktığı lâmbayı küstürdü şimdi
kesilir sözleri sahiden birinin
kaçınılmaz ihanetler gördüm derken o
karanlıkta bırakmasına karşın kendini
gördükçe görür
olmaz olası gözleri
soluğunu duydum
bir sırrı çalmak gibi bu
daha yaşamadan o hırsızlığı
tatmadan bu arsızlığı
rüyanın tam ortasında uyandım
baktım ki yoksun
yitik gözlerle
nereden bilebilirdik ki
uyanmadan
alışılmadık yorgunluklarla
kavruk intiharları
bir yokuş başında durduk
kanayan yaralarımıza baktık
belki sadece bu bakıştı yangının nedeni
yaslı geçmişe takıldık nafile
salgın bir hastalığa yakalanmış gibi
yürüdükçe akşama çıkıyorduk hep
sayıklamaydı her şey
arada bir içine baktığımız
ya da kıyısında bulunduğumuz
bir küptü içi boş
şimdi nerelere bıraksak da
kurtulsak telaşı
yokuşlu kavşakların nal seslerindeyim
ergenliği aynalarda kalmış
yeryüzüne gerilen
yoğurtlu yüzler öpen
yaz günleri arkadaşlarım oldu
dallardan kopuyoruz
rüzgâr savuruyor her birinizi
bir yerlere
her bir yerleri tanıyalım diye
bir tohum gibi düşüyoruz yere
kimimiz kök salıyor
görme hırpaladığın yüzümü
kuşlara yuva olsun göğsüm
heykelleri seyrediyor
güvercinlere yem veriyorum
hepsinin yüzü birilerinin yüzüyle örtüşüyor
biriyken ötekine dönüşüyor kimi zaman
gece dönmüş yüzünü geceye
gözleri sulara açılanlar tanıdım
yangınlara da
kulağını yitirmişlerde kafiyeli acılar
gönülsüzlerde soğuk el sıkışmalar
siirlerinizi okumaya yeni basladim; ama gercekten cok mutevazisiniz :))) bunlar gercekten cok guzel siirler :))) sizin dediginiz gibi degil yani...
artik ben de takipciniz olacagim :)))
fanclub'a alin beni :)))