İlim sonsuz bir eser
Kainatın sözlüğü
Akıl denen şaheser
Beynin yakin gözlüğü
Akıl meraklı kaşif
Sayfalarda gezinir
..
Ben her gece düşlerimde sana doğru koşuyorum,
Zamanın en sonsuzunda yokluğunu yaşıyorum..
Bir beden de iki kahır yükünü bir taşıyorum,
Her oda da bir yalnızlık dört duvarlar sır vermiyor;
Ölü müyüm, diri miyim.. hala akıl sır ermiyor.
Gel demekle gelinmiyor yolsuz, ıssız bir gurbet de,
..
.....................................................
..........A K L A....Z İ Y A N...........
......................-34-........................
..
Hakikati bulmada akıl gönüle muhtaç
Sonsuzluğun sultanı bize aguşunu aç
..
Yıllarca baş üstünde taşınır binlerce kıl,
Fayda yok başta bulunmazsa kıl kadar akıl.
..
ona buna vere vere
kalmamış başta akıl.
çok bilen çok yanılır
biraz yavaştan takıl.
önce kendi yolunu bul
yalpalama sağa sola.
koy kendine aklını,
..
Akıl akıldan üstün değil
Akıl akla yakın
Beyninle sev seveceksen
Sevme inciteceksen
Yarını dün gibi gör
Geleceğe umutla katıl
Yaşamak istiyorsan eğer
..
sen gidiyorsun ya artık ne istanbul istanbul nede ben benim.ne sur bıraktın nede tas ustunde tas ne kalp bıraktın bende nede akıl.sen gidiyosunda gidişinle kaldırımlara serilmiş guru bıraktın.gidiyorsun arkana bakmadan ardında gözü yaşlı bir ben bıraktın.sevmek beklemektir derler ya giderken sen arkanda yaslı bekleyenbir aşk bıraktın
..
Yüreğim sensizliğe bir kere yok dedi ve gördüğüm tüm ayrılıklar kederime katık oldu. Saldık sıla, naz ve ben tüm hüzün dolu geceleri. Seyrine doyum olmayan o hayal perdesi cemalini yorgan bildik, seni gördüm bir kere olmaz deme, sana hayır diyemem. Benim, gözlerine heyecanlandığım kalbimsin ve damımsın başıma.
Adın kavuşmak olsun bu kere, ne olur ki ismin dillerde zikirdeyken. Adın kavuşmak olsun uğruna aklımı kaybettiğim. Çileden çıkıp çilesine düştüğüm. Her gece kahır basarken afakanlarımı, mahşerden sanki bir el uzanır ve yanar birden tüm şehrin ışıkları. Ben yanarım cayır cayır.
..
Değerli Sinan Karakaş Bey,
Aforizma;
''BİR SORUN BİREYSEL OLMUŞ OLABİLİR BİREYLERİN TALEPLERİ OLMUŞ OLABİLİR, BUNA TOPLUMSAL TALEP YOK BÖYLE BİR İHTİYAÇ YOK DİYEMEZSİNİZ, TOPLUMLAR TAŞTAN AĞAÇTAN MI MÜTEŞEKKİLLER ELBETTE Kİ BİREYLER TOPLUMU OLUŞTURMAKTALAR, DÜNYA VAR OLALI BELLİ BU TOPLUMSAL TALEPTE VAR OLMUŞTUR. BU GÜN FELSEFE YOK DİYEBİLİRMİSİNİZ FELSEFELERİN KURAMCILARI İNSANLARI YÖNLENDİRMEKTELER Mİ EVET DÜNYA MERKEZLİ FELSEFE EKOLLERİ TOPLUMSAL TALEP OLUYORDA İKİ DÜNYALI BAKIŞ AÇISI NASIL TOPLUMSAL TALEP OLMUYOR, ULEMANIN NE OLDUĞUNU BİLMENİZ GEREKİRDİ, ARAP DİLİNDE BİLİM ADAMLARI ÜLEMA DİYE NİTELENDİRİLİR, HER İLMİN ARAŞTIRICISI VE BİLGİNİ O KONUNUN O BİLİMİN ULEMASIDIR. BU GÜN MARKSIN HEGELİN ENGELSİN KURAMCILIKLARINI DA İNKÂR EDİYOR MUSUNUZ, ONLARIN MOTİVASYONLARI DEĞİL Mİ BU GÜN AVRUPANIN İÇİNE DÜŞTÜĞÜ ÇIKMAZ. SOVYETLER BİRLİĞİNDE BİLE RUSLAR TEKRAR DİNLERİNE DÖNDÜLER. BU GÜN DÜNYAYA YÖN VERMEYE ÇALIŞAN VE MATERYALİST FELSEFENİN DE KURUCULARI OLANLAR YAHUDİ KÖKENLİ DEĞİLLER Mİ? YORUMLAR HER ZAMAN ONAYLAYICI OLMAYABİLİR, RED EDEN YORUMLARIDA KABULLENMENİZ GEREKECEK, BUNADA SAYGI DUYMANIZ GEREKİR SİZİN YAZDIKLARINIZA BENİM SAYGI DUYDUĞUM GİBİ. SAYGI VE SELAMLARIMLA''
Bir kere, çok temel bir konuyu, bütün kızılca kıyametlerin koptuğu konuyu; ''bireysel (öznel) olmuş olabilir, bireysel (subjektif) talep yapılmış olabilir'' diye izan ve doğrulama gösteriyorsunuz. Sonrada tamamen pas geçip göremezden gelip ihmal ediyorsunuz!
..
İ nsanoğlu nereye giderse gitsin iki çıkını eşlik eder daima yanından ayırmak istese de ayıramadığı.
T akip öylesinedir ki dört duvar içene girsen de uçsuz bucaksız yerlere gitsen de yoktur kaçamağı.
A kıl birincisi, gerekli gereksiz bilgi, malumat içine tıktığımız; bazen yerinde, bazen beyhude kullandığımız.
L akin ikincisinde sırlar daha fazla, kilidinin anahtarı da serde değil, muhteviyatını da ölçüp tartamadığımız.
Y ani her şeyin dışında olmak istesen veya ardında bırakıp gitmek istesen de ötelere; kalp, akıl yoldaşındır.
A rtık ne kadar ve ne tıkılmış içlerine kul haliyle bilmesem de; vicdanına danış, o akıl hocan ve sırdaşındır.
..
Yaşadıklarının tesadüf olduğunu düşünüyorsan fena halde yanılıyorsun.Herşey mükemmel şekilde planlanmıştır söyleyeceğin sözler bile.Ferdi iradeni kullandığında değişir plan ve başka bir plan devreye alınır.Külli iradeyle bütünleştirmektir amaç.Tüm olasılıklar hesaplanmıştır.Tek çıkış yolu akıl,vicdan ve şuurla hareket etmektir.Yaşadığın gerçeklikteki sıkıntıların değişime gösterdiğin dirençlerin yüzünden...
..
Ben her gece düşlerimde sana doğru koşuyorum,
Zamanın en sonsuzunda yokluğunu yaşıyorum..
Bir beden de iki kahır yükünü bir taşıyorum,
Her oda da bir yalnızlık dört duvarlar sır vermiyor;
Ölü müyüm, diri miyim? Hâlâ akıl sır ermiyor.
Gel demekle gelinmiyor yolsuz, ıssız bir gurbette,
..
Önüne gelene, etme eyvallah,
Sana da akıl,fikir vemiş Allah.
..
Dur diyebilmek gerekir engeller yığanlara,
Kapıya dayanan zorbalara,
Bahçeye giren sahtekârlara.
O nedenden,
Zor iş be akıl adamı olmak.
Direnmek gerekir karanlığa sürükleyene,
Aydınlıktan korkup gözünü kapatana,
..
Yağmurlu bir gündü. İçimizdeki kayıp kentlere, asla ehlileştirilemeyen bakışlarımızın ateşinin isyanını haykırıyorduk. Ölümün tüm acımasızlığıyla teslim aldığı bedenlerin çaresizliği gibi damlıyordu alnımızdan bir bir hatıralarımız. Kanayan yanlarımızı sarmaya çalışırken, içimize ıslak tenimizin yorgun teri dökülüyordu. Ellerimizle yüreğimize daldıkça yaşanan onca acılarımıza karşı, direniş dinamiklerimiz iflas ediyordu sanki. Eşsiz yanan bir ışığın karanlığa düğümlenmesi gibi teslim aldı bizi zaman içinde sessiz yaşadıklarımız. Onca yaşanan ve dilimizde defalarca tekrarı söylenen hüzünlü melodilere biat etme yerine, baş kaldırıyı tercih etmiştik. Ve bu başkaldırı yazgımıza karşı bir intikam değildi. Belki de tenimizde yeni bir ölüm yaşama telaşıydı yada yeni bir ölüm yaşama hazırlığı. Ölmek ve gökyüzünün bizim için söyleyeceği yeni şarkılara uyanmak istiyorduk. Bunun içinse kaç tane yıldızın duasını almamız gerektiğini yada kaç kutsal meleğin gücünde yakarışta bulunmamız gerektiğini bilmiyorduk. Yinede ne olursa olsun, bir yerlerde yaşanılan baharlardan taze bir gül kokusu geliyordu burnumuza ve hızlı adımlarla gitmeye çalışıyorduk gül kokusunun geldiği yere doğru. Avuçlarımızda biriken sorunlar konuştukça hafifliyor, kirpik uçlarımızdan süzülür gibi yer küreye karışıyordu ve biz göz bebeklerimizde yenileniyorduk.
Yiğit bir savaşçının soluğundan dökülürcesine benliğimizi arıyorduk kelimeler arasında. Dertlerimizi saldıkça o yiğit bakışlara, kızıl bir gül açıyordu sanki yüreğimizden süzülen umutlarda ve alnından öpesim geliyordu iki dağ arasında ölen savaşçıları.
Dökülen, çürüyen ve eskiyen bir çok hatıranın esir aldığı bir bedenin orta derecede akan gözyaşları olarak, hafızamıza biriktirdiğimiz ve bilincimizin altına kazıdığımız daha az hüzünlere giden yolu arıyorduk. Uzaklarda bir yerlerde, örtüsüyle gizli olan mavi bir hayatın bu onurlu duruşumuza göz kırptığını iliklerimde hissediyordum. Belki de bu hislerin bilinciydi bizi hayatın ipine sımsıkı saran. Geçtiğimiz tozlu yollara iki beden uzandığımızda, gelecekte bizleri karşılaması muhtemel mutsuz birkaç kaldırım taşının o kadarda yaşanılmaz olmadığını o anki gülümsemelerimizden anlıyorduk. Gözlerimizde bir çok göz yaşından arta kalan nemli izler vardı belki. Her şeye rağmen hayatın ve yaşamın ismini çizmiştik yüzümüzün acılarla dolu hatlarına. Ve olgularımızla yüzleşmek için bir dahaki mart ayını beklemeye hiç de niyetimiz yoktu. Bu halimizin akıl yada bilim yoluyla bir açıklamasını aramıyorduk. Çünkü aşkın bıraktığı hüzünlere dair yaşamların ilim yada akıl yoluyla açıklamaya elverişli olmadığını biliyorduk. Mavi yaşamlarda gizli bakışların seyrinde, evrenin sonsuzluğuna büyüyen asırlık çınarın özgür gölgesine uzanır gibi, ölmeye yada tükenmeye yüz tutan tüm yanlarımızı yeni bir yaşam ateşi sarmıştı. Alışkanlıkların, yüzeysel tutsaklıkların ilkel ve gerçeklikten uzak olan yanını aşk diye sananların tekrarının bir daha olmaması dileğiyle. Olursa böylesi yaşamlar, mutluluğu kısmen hüzünlerimizle soluyarak bu hayatların doku örneklerini incelemeye alıp genlerine baktıktan sonra, bir sonraki hayatlara daha onurlu doğmalarını sağlamak amacıyla, ey hayata ve hüzünlere inananlar gün ışığına çıkın artık.
ORHAN DEMİRTAŞ
..
Ne çok Düşünen vardı......
Anlayanda Düşünen kadar fazlamıydı.....
Bir düşünce dağıldı AKIL denen ÇERÇEVEde....
Kalp tutarsa toplar mıydı.......
Vicdan seslendi KIRIKLARA dikkat...
Batmasın bedenine....
Kalp dedi merak etme....
..
bir kalbimden çektim,bir de düşünmekten
bir beynimden bıktım,bir de üşümekten
bir doğadan bezmedim,birde sevişmekten
akıl sır erdiremedim,ben de kendime
ağzım yandı dertten,ızdırap çekmekten
sevgili bildiklerim bezmesede ekmekten
..