Sevilmeye ihtiyacım var benim,
Paranızın da postu size kalsın,
Deriden makam koltuklarınızın cakası da,
Bir yâr için âh etmeye ihtiyacım var benim.
Düşüncemden öte bir diyarın anahtarı var ruhumda,
Bilmem şu tozlu yolları kaç sarhoş tepti,
Bilmem aşkın cilvesi midir ?
Hasreti hançer eyledi,
Bilmem bu gönül müdür?
Sen olmadan nefesi haram bildi,
Sen benden gitme diye,
Düşüyorum sonsuza uzanan bir uçurumdan
Küllerine hayretle bakan bir aşkı çağırıyorum,
Kaçıyorum özüne aşkla seslenen bir kızdan,
Son masalın son satırlarında aşkı çağırıyorum.
Kendimi arardım,
Meğer yârimin baktığı yerdeymişim,
Benlik savaşından usandım,
Meğer bu zamana kadar hiç sevmemişim.
Yürürken bilinmezliğin eşiğine,
Yanımda ki gölgemden korkar oldum,
Zaman ilerliyor , amansız bir ölüme,
Her anımı yaşamaktan çekinir oldum.
Canımı acıtıyor artık , bıçak gibi saplanan sözler,
Korkular etrafımı, paslı bir pranga gibi sarsa da,
Yüreğim de izin vermem asla satılığa da kiralığa da,
Bu beden son çırpınışlarında olsa da,
Engin bir deniz olmaktan vazgeçmem asla...
Ne izin isterim, Azrail'den ölmek için,
İkindileri güneş cilveli olur,
Şehir hatlarında tırabzanlar,
Eminönü'de balık tutan insanlar,
Bu koca şehre meftun olur.
Közlenmiş kestanelerin dumanı,
Kanıyorum, bukle bukle damlıyorum gözlerine,
Gör diye aşk ile ve mevzu sen olunca,
Kışın katresi katı ve yaz çok uzak gönlüme,
Hayat bir, ömür tek ve sen benim olunca.
Hayatta hep güzel şeyler yok ki,
Akıyor zaman, sürükleniyoruz peşinden,
Düşüyoruz rüyalarımızın ardından yollara,
Bilmiyoruz, şu kervan gider hangi güzelin peşinden?
Ve kaç meczup düştü aşkından bu girdaba?
Tersi düzüne dönmüş yolun,
Derbeder ruhum, der ve gider,
Aşka susanır da şerbet diye zehir içer,
Derbeder durur da gâh uçar gâh düşer,
Adımlaya adımlaya oldum ben mecnûn.
Âh etme diye sızlanır,
fazla karışık