Ne çok iz bedenimde senden:
İki siyah haşhaş açtı
düşlerinle ısırdığın omuzlarımda;
göğsümdeki bu onmayan yara
gözyaşının damladığı günden kalma;
Çamaşırcı anam! Siyah
bir gülün rüzgârda
titrediği an'
sın. Bir tülbent
gibi emdim yıllarca,
sızdırdığın kederi. Bir düş
"Ne yazıyorsun? " diye soruyor
geçen günkü çocuk: usulca
açmış bir haşhaş çiçeği
çitin yanında. Öğle sonunun
dinginliğinde yankılanıyor
soru. Yaşam böyle apansız
Karlı dağı tarttım ve söğütlerin
gölgelediği dereyi. Eşittiler
yeşim taşının oluştuğu ve
bebeğin memeden kesildiği
vakitlerde. Göreli nicelikler
ama kim emin niteliklerden?
Intiharla bir söyleşi
bu kitap.
Edemediğim
ve edebileceğim
intiharlarla.
Tan vaktiydi balkona çıktığımda,
ürperdim esintisiyle denizin;
komşu bakhçedeki çam mı uzanıyordu
gövdeme, ben mi sarkıyordum yüzyıllık
köklere? Geceydi belki de
saate uymuyor içimdeki zaman,
Buradayım, gökdelenin kapısında,
yine de tutuşmuş bir çöl gecesi
içimde. Sarsılıyorum feryatlar
ve patlamalarla. Sarılmak istiyor
boynuma bir kız çocuğu. Biri buz
bassa alnıma, uyansam karabasansı
Odysseus
İki adım önümde gidiyor pazar yerinde,
başında eskjmiş keten bir kasket;
her tezgahın önünde yinelenivor aynı soru:
"domates kaça, şeftali kaça, kavun kaça? "
Hızla tenhalaştı akşamlar,
kahkahalar da azaldı sofrada:
işitiliyor, dinmedi yıllardır
ilerleyen bataklığın sesi
Daha dün alınmıştı tozu bilgisayarın
oysa gördüğüm ekran simsiyah,
Sarı bahçeler... Dağılan bir yankı
anında açılıp kapanan bir pencereden
yağmurlu ikindi vaktine: Sedef
kakmalı duvar saati
nınır durmaz, kadim
oluyor her yaşanan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!