Ahmet Bektaş Şiirleri - Şair Ahmet Bektaş

Ahmet Bektaş

Gönül

“Çadır o çadır fakat kadınlar o çadırların kadınları değil.” *

Fatihler en güçlü topları kullanır,
Yıkmak için surları…

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Aşırı uçlar birbirini besler.

Hayat faaliyettir, canlı cansız bütün mevcudat hareket halindedir.
Hassas bir sarkaç düşünelim (+) ve (-) uçlara inceden salınan bu sarkacı kutuplardan birine uygulanan bir çekim etkisiyle hızlandırmak mümkün. Sarkaç hangi uca ne kadar gitmiş ise diğer uca gitme enerjisi de o nispette olacaktır.
İnsanların hayatlarında da buna benzer hareketlilik devamlı oluyor. Çokları kendi hayatını “Eski halim-yeni halim” şeklinde anlatır. Bazı insanların hayatı daha çalkantılı olabilir. İnsan hayatında köklü değişiklikleri sağlayan bu hareketler eski zamanlarda daha yavaş, hatta bir ömürde sadece bir defa olurken; (Belki de Mevlana’nın “Hamdım, piştim, yandım” şeklinde tarif ettiği değişim) günümüzde o kadar tutarsızlaşmış ki geceki hali ile sabahki hali birbirini tutmaz olmuş günümüz insanının. Her şeyin sürat kazandığı günümüzde, fikirler de çok çabuk yön değiştirir olmuş. İnsanların bu nedenle birbirine güveni kalmamış, verilen sözler çok çabuk değişiyor, eski uzun soluklu aşklar da yerini günü birlik beraberliklere terk ediyor. Çağa ayak uydur/ama/mak o kadar da kolay olmuyor. Aslında değişimi başaramamanın neticesidir görünen istikrarsızlık. Yani değişim ile tutarsızlık aynı şey değil. Âşık Veysel’in gündüz-gece istikrarla gittiği uzun, ince yolda günümüz insanı aynı azim ve kararlılıkla gidemiyor.
İnsanların bu tutarsız hali topluma da aynen yansıyor, Toplumsal meyiller çok çabuk değiştiğinden istikrar da sağlanamıyor. Küçük menfaatler ve ürkütmelerin tesiriyle kolayca yönlendirilebilen bir topluluğun hangi yönde olduğunun da bir değeri kalmıyor. Toplum devamlı olarak karşı hareketin enerjisini yüklüyor. Kısır döngüye giriyor, iç hesaplaşmalar bitmek bilmiyor, bu nedenle zayıf düşüyor. Küçük hedeflerle ve hesaplarla kocaman Milletleri oyalamak mümkün olabiliyor.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Yakın Ma


İnsanların doğal ihtiyaçları için girdiği ortamlarda, rutin işleri için muhatap olduğu kişilerden yakınması belki akla uygun ama yakınmalar genellikle kendi özgür iradeleriyle ilişkide bulundukları kişi veya dahil oldukları olaylar olunca aklım karışıyor! Burada bir sorun var! Özgür iradesiyle yaptığı tercihinden yakınma konusu çok ilginç. Bu durum bir acizlik mi, yoksa samimiyetsizlik mi?

Herkes kendi ortamını veya arkadaşını, dostunu kendi seçtiğine göre; kendi görüş veya zevklerine uygun olmayanları da dışladığına göre kim kimden yakınıyor? Yakınanlar aynı ortam ve kişileri bırakmak da istemiyor, ama yakınmayanlar daha cesur karar alıyor gibi.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Silelim;
Eski defterleri,
Keşkeleri,
Birikmiş pişmanlıkları...

Yeniden doğalım;

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Hikmet

Yaşam bir çizgi;
Bazen düz, bazen eğri...
Var olmanın nedir bedeli?
İşte onu iyi bilmeli.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Koca kafada siyah-beyaz tek göz.
Samanlıkta iğne, bulunmaz beyin.
Kepçe kulaklarına ninni ”rodrigo”.
Dilinde ekşi hoşaf tadı…
Boğayı burmuşlar;
Ne arasın öküzde şehvet.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Aşama

Dünya'nın var oluşuna dair malum hikayeyi bilirsiniz; gaz bulutu katılaşır, atmosfer oluşur, denizler ve hayat. Hayat aşamaları dahi sudan başlar; bitki, hayvan ve insan! Topraktan ve sudan başlayan bir hayat. İlk unsur toprak ve su, bitkiyi doğuruyor, bitki hayvanı besliyor hayvan ve bitki insana hizmet ediyor. Bunun bin türlü izahı var. Nasıl izah edersek edelim sonuç değişmez! Herkes kendi tespitine inancına ya da öğrendiğine göre yorum, teori sunar!

Ben insanın tekamülündeki evrelere dikkat çekmek isterim.

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Aşk Haklı

Öyle bir sevda ki yakar düşeni
Kalbe sığmaz olur sarar bedeni
Feryat etsem duymaz yar beni
Geriye dönemem çünkü aşk haklı

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Çözümsüzlük

İstisna edilmiş ilke ve kişilerden arta kalan alanda çözüm aramak zorunda kalan bir anlayışın doğruyu bulması mümkün değildir. istisna edilmiş kişiler veya esasların kapsamında olan sorunların bin yıllar sonrasında dahi çözülemediği açıktır. İstisna edilmiş kişi ve kuralları sorgulamaya başladığnda insanlık gelişecek. Yoksa debelenip duranların bu hali sürer.

Misal: Bir toplumda bin yıllardır yanlış giden bir şeyler var ve çözüm aranıyor; çözümü üretmesi muhtemel olanlara da istisna edilmiş kişi ve kurallara dokunmadan bunu başarması söyleniyor! Asıl sorun istisna edilmiş kişi ve esaslarda olduğundan kalsik söylemler ve uygulamadaki yanlışlar yüzeyselliğinde kalınıyor!

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Aşk Olsun!

“İnsan, insana ayna” derler, inanma!
Asıl insan Allah’a ayna…

Tüm insanları toplasan, koysan kefeye!

Devamını Oku