varlığın çok tatlıydı
yokluğun da tatlı, inan
varlığın ömrüme ömür katıyordu
yokluğun ömürden tüketiyor, inan…
Marmara’dan mı esti güneye saçlarının arasından
Üşütmedi mi kaşlarının arasını acımadan
Oysa ateş bastı şakaklarımdan
Ta yüreğimi yaktı o soğuk rüzgar
Eser mi bilmem tersine
Getirir mi baharı
benim yatağım buz gibi
ölümüyüm ben, yoksa
ısınırsa yatağım
ölecek miyim ben?
söyle Orhan Veli!
ama kolumda saatim yok
sen vefasız sevgili,
ben işgüzar gafil,
gelemiyorsan eğer
dinle,
beni dinle,
etrafa bak, gülümse …
Kurusun diye asılırdı çamaşırlar tavana
bakardım ben hiç durmadan havana
Yoktu balkonu bahçesi o evin
çiçekler penceresinde sokağı sümbül
açmazdı bir türlü saksıda o gül
bir sen vardın
bir ben
bir de mehmet
kıskandı melek
gel hadi, sen de gel dedik
aydınlatıyordu odamızı o gün
guruptan kaçan
tembel güneşin ışıkları ...
gözlerinden sızan,
yolunu şaşırıp gözüme çarpan ışıklardı,
siluetin
hep söyledim sana:
“The elephant in the room”
ama sen sustun da sustun,
ben konuştukça…
ve
bir kez kaçar uçurtması, sonra gökyüzüne küser insan…
ne yokuşumu sevdin ne inişimi
hep burun kıvırdın düzüme
talkımı sürdün zannettiğin yaralarına
elmasımı vurdun dağlarıma
soğuttun meşenin közünü bağlarımda,
yaktın özümü, ellerini ısıttın zemheride
Uçurtmamı vurdular anne!
Gökyüzüne saldılar
Uzanamam anne!
Bulutların üstüne koydular
Bugün yağmur yağar mı anne?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!