hayatımda öğrendiklerimden bir taneside mutluyken gülerken herkes güler eğleniir kalabalıktır herşey ne zaman acılar gelip bizi bulur işte oan ağlarkende acı çekerde tıpkı ölürken olduğu gibi yanlızıztır,bilirsin içten içe dert çektiğinde kimin nasıl değişip değişmediğini çünkü sadece sevinçlerde destektirler hüzünlerinde acılarında hastalıklarında asla ama seninle değillerdir, bir an bile düşünülmez çünkü tüm insan oğlu kendini bu dünyadaki hoş boş eğlencelerin içinde görmek ister,ve geriye kalanda ne yaparsan yap elinde kalan ruhunda kalan benliğini saran derin acıdır,sözde morel olsun diye sölenen kelimelerin yada örneklerin sizin nasıl morelinizi sıfırladığını anlamazlar kendilerinde hak olarak gördüklerini size çok görürler sanki bu hayatta hiç bişeye hakkımız yok gibi,bazı zamanlar sadece oturup ağlarsınız bazı soruları kendinize sorarsınız neden ben gibi neden öle değilde böle ve milyonlarca detayları sıralarsınız kafanızın içinde sonra yüzünüzde size ait olmayan içinizden gelmeyen bir tebessüm olmak zorundaymış gibi zorundalık olan bir tebessüm yerleştiririz, kafamızın içinde düşünceler her geçen gün büyümeye devam ederken tüm insanoğlu zaman hiç geçmiyor diye sızlanırken zamanın sizin ve aileniz için çok hızlı geçtiğini fark edersiniz ve artık hayatınız size ait değildir ellerinizden çoktan alınmıştır olsun dersiniz sukut edersiniz kendinizi hayellerim olsun diye hayellerin içine atarsınız sonra ufacık birşey aslında hayelinizin olmadığını bunların kabus gibi çökmesine sebeb kılar, sonra size düşündüğünüz bütün anlayışlı halinizin size derin bir bir üzüntü acı olarak döndüğünü anlarsınız derin bir sorgu içinde buluruz kendimizi hayatta birilerini anlamak iyi niyetli olmak iyi düşünmenin yetmediğini anlarsınız derin kırıklar derin yaralara sevk eder bizi kafamızı kaldırıp etrafa baktığımızda etraf hep sıradan mutlu insanlar dolu gibi geliyordur sanki bütün hüzünleri acıları siz yaşıyor gibi hisseder ve yaşarsınız,kazandıkalrınıza bakarsınız kaybettikleriniz daha çoktur bir kez daha farkına vardığınız bir gerçek varsa sizi aileniz dışında kimseler sarıp sarmayalamaz yaranıza merhem olmaz kendinizi gözü kapalı emanet edersiniz sırtınızı dayarsınız çünkü dayandığınız ailenizse sizi asla uçurumdan aşağıya atmaz boşlukta hissedmezsiniz,sonra kendinizle ilgilenirken bi anda sevdiğiniz insanlardan birine bişiy olur helde bu koca çınarınızsa gölgesi yettiği tek kişidir adam gibi adamdır çünkü babadır elinizden bişeyler gelmiyordur bir süre sonra eski günlerinizi özlersiniz oturup çınarınızla konuştuğunuz o güzel günlerii malesef geriye dönemediğimizi anlarız öle bir kavram olsaydı beş yıl öncesindeki zaman diliminde olmayı yeğlerdim daha deli daha umutlu daha daha daha daha ben zamanlarımda öle bişeyin imkansızlığını bilirken çınarınızla birlikte tükendiğinizi yitip giderken görürsünüz kendinizi,ve anlarsınızki aileniz olmadan sizinde olmanız pek bir şey ifade etmemektedir mutlu olsun diye yüzü gülsün diye uğraşırsınız bütün herşey kesit kesittir ve artık elinden en sevdiği oyuncağı alınmış bir çocuk gibisinizdir hiç bir şey içinizdeki kederi kaldırmaya yetmez gözyaşları bile bazı zaman içinize akar içimizde artık koskocaman bir nehir olmuştur,kendinizi içine daha çok kapatırsınız kendinize teselli olamamışken başka insanları teselli edebilme potansiyeline sahip oluruz,ve şimdi küçük bir çocuk gibi rüzgara karşı durup acımadaki demeyii isterdikk sadece istemekle kaldık ne rüzgara karşı durabildik nede acımamadıki diyebildik,bir çok şeyi görmezden duymazdan geldik çünkü yorulduk çünkü kırıldık çünkü çünkü çünkü,içimizden bir dilek tuttuk kimselere sölemedik dileklerimiz bile içimizde kalmıştı oysa ve ümit diye bişiy var dedikki ümidimize hergün güneş doğsun gökyüzünde yıldızlar parlasın insanlar çok daha mutlu olsun her gün yeni bir doğuyorsa bizde bu yeni günü görelim gece olunca sabahı sabah olunca geceyi düşünmeyelim küçük bir çocuk misali istopp deyip topu havaya attım yere düşermi acaba yada tekrar istop deyip tutabilirmiyim kimbilir istoppp...
..
Kendini anlamadığını; onu neyin mutlu edeceğini,içindeki boşluğu neyin dolduracağını,her sabah işe giderken aynı basamakları inip,aynı ağaçları seyredip,aynı kalkış saatlerinde,aynı yolcuların bulunduğu,tampon numarası aynı otobüslerde,aynı koltukta seyahat ettiği bir günde anladı...Acı derdi hep.Acıyı bildiği şey sanırdı.Anladı.Acının bilmediği bir yanı vardı.Onun bildikleri yaşadıkları başkaydı.Ya da acı kendini hep yenileniliyordu,değişiyordu...O hep onun içinde biliyordu kendini.Bir eksik vardı.Onu sevgiyle yokedebilirim diyordu.Onca karmaşa içinde bile hep sevdi...Sevgisine diyet istemeden sevdi...Birgün sevgi bu olmamalı diye düşündü.Bir eksik vardı.O eksik onu hep acıtıyordu.Sevgi diyet istiyordu.
''Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın? ''
..
Sen sevginin anlamını öğrettin seninle yaşamayı öğrendim
Acı anlarımda oldu tabi aşk bu acı çekmeden de olmaz
Sevginin değerini bilemezdim sen el değmemiş bir gelincik gibisin
Narin ve hassas yüzündeki tebessümün bile görülmeye değer
Hayata dair ne varsa o hayatin küçük bir yerinde emin ol ki bende ordayım
..
Duymak istemiyorum sesleri,
Demesinler bana öldü.
Delikan durur mu sanıyor sunuz?
Bu acı,tükenmez acı
Delirtir beni gece yarısı.
(Burdur-Bucak / 1997 Nisanı)
..
Yaşamak isteyipte yaşayamadıklarım varya.
Sensiz kaybolan günler.
Oysa yüreğim hep acı içinde bilmediğim sebepten.
Hep bir acı var,var içimde bilmediğim.
Yaşamak isteyipte yaşayamadığım aşk için.
..
Yine yalnızlık düşmüştü payına.kimi zaman suskun,kimi zaman da çaresizdi.karanlık gecelerde elinde çayıyla yıldızlara bakmayı,onlarla hayal dünyasına dalmayı çok severdi.yıldızlara bakarken kendini kalabalık bir aile gibi hissederdi.ama şimdi yapayalnızdı.zamanında ona huzur veren,hayal kurduran karanlık gece şimdi düşmanıydı.sevmiyordu artık karanlık geceleri ve tavşankanı çayı.
Çay; her yudumda boğazına düğümleniyor,boğulacakmış gibi oluyordu.artık acıydı da tadı.eskisi gibi demliyordu,eskisi kadar atıyordu şekerini,ama acıydı işte…zaten hayatta acı değil miydi onun için.sonbaharda çırılçıplak kalan bir ağaç gibiydi.kimsesiz, yapayalnız.
Bir sabah erken kalktı ve dışarı çıktı.bir şeylerden kaçar gibiydi.etrafında silik gölgesinden başka kimseler yoktu.bir insan ya da bir köpek değildi onu kovalayan,ama o kaçıyordu.o her düşmandan farklı olan yalnızlıktan kaçıyordu.koştu koştu ve sonra bir sahil kenarında durdu.’’kurtuldum’’ diyordu kendi kendine.uzandı kumsala uyuya kaldı.bir sesle uyandı.dalgaların sesiydi onu yorgun rüyadan uyandıran.bir sağa bir sola baktı.şaşkındı.gece çökmüştü ve anladı yalnızlıktan kurtulamamış olduğunu.sonra karnından gelen isyan seslerine kulak verdi.çantasına elini attı küçük bir termos, cam bir bardak ve iki şeker çıkardı.zaman geçirmeden bir bardak çay doldurdu.bir çaya bir gökyüzüne bir gökyüzüne bir çaya baktı sonra hıçkıra hıçkıra ağladı.bir süre sonra çayın sıcaklığını hissetti teninde.irkildi ne olduğunu anlayamadı.saniyeler sonra fark etti çayın üzerine döküldüğünü.bir çaya bir gökyüzüne bir gökyüzüne bir çaya baktı.ne kadar da birbirine benziyordu.çayda gökyüzü gibi karanlıktı.ikisinin de ışıltısı vardı.birininki şeker diğerininki yıldızlardı.
O gece bütün nesneleri,yaşanmakta olan bütün duyguları çaya benzetmekteydi.hiç bitmeyen yalnızlığı da çay gibiydi.acı ve koyu.bir an çay bitince yalnızlıkta biter diye düşündü.sonra etrafına baktı,üzerinde yalnızlık yazılı binlerce bardak ve yudumlanacak binlerce çay gördü.anladı ki yalnızlık, her sonun başlangıcıydı.
..
Senden gelen sana döner
Aşkım buram, buram yanar tüter
Kin değil her gün her gün acı sürer
Mevlam sen acı âcizane kuluna
Düşmana var etmedin
Böylesine bir acı
..
Çağlamış bu yüreğim, ummanlara dolacak
Gündüzler acı dolu, gece hicran olacak.
Sağ oldukça bedenim, senin için yanacak
____Sen beni anlamazsan, boşa yanar bu yürek
____Boşuna acı çeker, yine yanar bu yürek.
Hayalin düştü göze, ortak oldun acıma
..
Hayat zor,
Ölüm acı...
Sürüneceksin yokmuş ilacı.
Kahkahalara aldanma;
İçi beni yakarken olmuyor dışın baş tacı.
Herkes bazen savcı çoğu zaman davacı.
Azrailin kulağımıza fısıldadığı tek türkü fonunda,
..
Gecenin içinde,acı acı gezinen rüzgarın iniltisi vuruyor,pencere kenarlarına...
Sessizlik dibe vurmuş,gece kendinden korkmakta...
Saklanan yalnızlıklar,köşe kapmaca yarışında...
Çığlığı bastırılmış çaresizlik ölüm uykusunda...
Ve gece nafile kaçışlarda...
..
esti acı acı bir akşam ansızın
kırdı dallarımı ayrılık rüzgarı
sana hasret kalmak öyle zor dertmiş ki
dinmiyor sevdiğim gönlümün efkarı
mutlu musun bilmem şimdi benden ayrı
bende dayanacak hal kalmadı gayrı....
..
Seni sevmek yalnızlığı seçmekti
Ben seni sevdim, yalnızım şimdi...
Seni sevmek ağlamaktı, acı çekmekti
Seni sevdim ağlıyorum, acı çekiyorum...
Seni sevmek, çaresizce beklemekti
Seni sevdim, çaresizce bekliyorum...
..
Bana bir cevap ver!
Tek hamlede çıkmış olsun ağzından;
Ne derleme ne mübalağa,
Arı sütü kadar öz,
Ana sütü kadar çiğ olsun...
Varsın acı olsun,
..
Aşk ömrü uzatır,
Her şey mutluluk ile
Hayat ne güzeldir,
Her taraf sevgi ile…
Aşk ömrü kısaltır,
Her tarafı acı ile.
..
İnan seni çok seviyorum
Yokluğunda eriyorum
Bir ümitle yaşıyorum
Bana bukadar acı yetmez mi..?
Acın sonsuz bedenimde
Heranım ayrı bir işkence
..
Acı veriyor insana, savaşmak yirmi birinci asırda,, Acı veriyor bana, bu amansız savaşlara seyirci kalmak…
yoruyor beynimi düşünemiyorum, hani düşünmekte istemiyorum,,ama yinede düşünüyor insan,, bu sebepsiz zamansız ölümleri…
yoruyor beynimi bu çirkef insanlar,,yoruyor beynimi bu yalan serseri Dünya…
Gözlerim görüyor,kulaklarım duyuyor tüm yaşanan acımasızlıkları, ve elimden bir şey gelmiyor’ya,, işte ençok bu üzüyor beni…
Kırmak istiyorum kalemini,
Bu yalan şerefsiz, serseri Dünyanın…
..
ben fakir bir ülke
bir anıt kadar eski
bir acı, bir yalnızlıktı
miras hakkım
..
Sen giderken yıldızların hepsi söner ve kararır. Hani her nereye gidersek gidelim birbirimize haber verecektik.. Gittin sevgilim ve haber vermedin. Aynı şehirde aynı havayı soluduğumuzu bilmek bile huzur veriyordu bana. Simdi gittin sevgilim. Giderken ne koydun bavuluna çaresizliğimi, can çekişen kalbimi, göz yaşlarımı, sana olan hasretimi hangisini sevgilim şöyle hangisini koydun? Son kez bakışımdı gözlerine sen giderken ve ben bundan habersizdim. Kendi ellerimle gitmene yardımcı olmuştum bilmeden. Okul çıkışlarında seni görecek miyim diye çarpan kalbim, yürüdüğüm yolda sana ulaşana kadar Allahım ne olur görüyüm onu diye ettiğim dualar. Simdi hiç biri olmayacak mi. Arkanda bıraktığın gözü yaşlı çaresiz bir kız. Simdi geceleri yollara bakıp bir gün gelirsin diye uzun uzun bekleyişlerim kaldı ardında. Hani bir gün gelirsin ve tekrar kavuşuruz birbirimize. Kavga ederken bile seninle konuştuğum u bilmek huzur verirken bana simdi onlar bile olmayacak hayatımda. Daha bu şehirde zor görürken seni başka diyarlardan gelişini beklemek öyle acı veriyor ki bana bir bilsen. Tamam gelme.Bende başka bir hikaye bulurum kendime.Sen gibi olmasa da Onu da başka severim İnkar etmem varlığını Bende meşgul ettiğin yeri kopartır eksik yaşarım Bir daha aynı yerden kimseyi sevmem. Ve sen yokken Adım anlamını kaybeder. Sonra uykumdan uyandım. Senin olmadığını anlayınca tekrar yastığıma sarıldım ve ağlamaya başladım. Her şeye rağmen beni hala bıraktığın yerdeyim inanabiliyor musun. Hani geceleyin geldin ya camimin altına. Bir daha suratına bakmayacağım diye haykırdığım çocuğa simdi uzun uzun baktım bu gece. Hasret duyarcasına, yıllardır görmüyormuşçasına doya doya baktım. Aynı şehirde olduğumuzu bilmek bile mutlu ederken beni şimdi ayrı şehirlerdeyiz. Sessizce gittin hayatımdan. Sonra cama çıkıp yollara baktım ardından. Sabaha kadar ağladım. Biliyorum döneceksin sevgilim. Tekrar birlikte olacağız. Seni görmek için okuldan çıkınca hızlı adımlarla koşarak yanına geleceğim. Bu sefer yapamadığım şeyleri yapacağım. Seni görünce boynuna sarılmak mesela. Kıskandığımda sana kızmak gibi. Sevdiğimi gözlerinin içine bakarak söylemek gibi mesela. Eğer gelirsen diye açık bırakıyorum evimin ışıklarını. Hani olurda uyandırmak istemezsin beni. sonra geri gidersin.sofraya oturduğumda hep senin için bir bardak koyuyorum, oturman için bir sandalye çekiyorum. Sonra boş boş bakıyorum karşıma. Bu sabah da bir bardak sensizlik içiyorum. Geceleri şerefine olmayışını içiyorum. Sonra ne oluyor biliyor musun sevgilim, bağırıyorum avazım çıkana kadar. Gideceğini bilseydim yada beni sevmeyeceğini gelir miydim sana be adam. Kavga etsek de en azından seninle konuşuyorum diye mutlu oluyordum. Meğer bu sefer kendi ellerimle göndermişim seni bu şehirden. Sevdiğim ahh bir görsen beni ağlamaktan yastığımın kenarı olmuş sırılsıklam. Senle atan bu kalbim simdi durmuş gecenin bir yarısı. Tutuyorum sıkıyorum kendimi bağıra bağıra ağlamamak için. Mideme sancılar giriyor ama sana duyduğum özlem acımı bastırıyor sürekli. Hayatımın içine ettin sevdiğim. Kaybetmeyeceğim seni diye söz vermiştim kendime. Ve simdi kayıp gittin avuçlarımın arasından. Mutlu musun sevgilim, hiç canın yanmıyor mu. Çünkü her zaman seni yatağa iten aldı kalbini. Ne kadar aptalım hala beni unuttuğun yerdeyim. sen gidiyorsun ve bana düşen sadece arkandan el sallamak. Hayatın çilesini çekmekte olan ben en ufak üzücü bir olaya bile katlanamayan dram dolu kitapların sonunu bile getiremeyen ve her sayfada hıçkırıklara boğulan ben. Sanırım artık mutlu son istiyorum o bile yetmiyor bana baştan sona kadar mutlu olsun herkes. nefesim daralıyor içim acıyor. En derin duyguları, çok başarılı yazılmış yazıların her zerresini hücrelerimde hissediyorum ve bu duyguyu bu acı duyguyu kaldıramıyorum. Yaşarmışçasına hissediyor dayanamıyor ve sonunu getiremiyorum. Acı dolu bir romana başladım ve sonunu getiremedim. Mutlu bitiyor dediler hepsini okuyamadım.. O kadar mi çok yıprandım ben, nasıl oldu da böyle duygusallaştım. Rüzgarın yaprağı tek hamlede dalından koparması gibi güçsüzleşmişim. Simdi halime şaşıyorum. Tek hissettiğim şey yanan canım. Bir film gibi yaşadığımız şey sevgilim. Yazmışlar bizi sayfalarca kağıda ve bize düşen bu filmin hakkını vererek oynamak.
Ve bazen
Her şeyin bittiğini düşündüğümüz bir an gelir. İşte o an başlangıçtır.
..
Deprem vurdu, yurdu bir matem aldı
Yunuslar, Yusuflar, göçük de kaldı
Akıl almayacak mucize oldu
Böyle acı daha, gösterme yarab
Ülkemi gözyaşı, şu akan kandan
Terör bir yandan, deprem bir yandan
..
Hüzne Boyadım Bu Akşam Kendimi….Gülmek Yasak Yüzüme, Uyku Haram Gözüme, Dokunmayın Özüme, Ağlamak İstiyorum Delice….Gamlı Yaralar Bırakan Yüreğime Şikayetim Var Bu Gece….Ahhhh Bu Gece Başka Bir Gece, Kelimelerin Kifayetsiz Kaldığı, Hayallerin Karanlığa Daldığı, Hüzünblerin Kederlerimle Herdem Olduğu Bir Zaman Bu Zaman….
Hıçkırıklarım Yakıp Yıkarken Geceyi, Bölerim Bana Mutluluk Verecek Heceyi….Çöreklenmiş Bakışlarıma Yapış Hayallerin Girdabında Bu Son Fırtınaya Tutuluşum…..Bu Son Kahredişim Kendimi….İçimde Boğum Boğum Kabaram Duygularımın Tercümanı Olan Gözlerim, Yine En Derin Yaraları Sıralıyor Yüreğime, Düşen Her Damla Gözyaşının Bedelini Kim Verecek Söylermisin Bana Ey Karanlıklara Gömülmüş Şehir….Söylermisin Kim Dindirecek Ruhuma Azap Veren Bu Acıyı….Kim Güldürecek Geceyle Herdem Olmuş Yüzümü, Kahretti Bu Yaşam Bu Dünümü, Günümü, Gündüzümü……
Silinmez İzler Var İçimde, Bir Baksan, Bir Görsen Hepside Başka Biçimde, Kim Silecek Bu Hatıraları, Kim Koparacak Söyleyin, Kopabilir mi Sevda İle Yeşeren Hatıralar, Silinebilir Mi Bir Kalemde…..Offffffff…Düştüm Yine Geceye Kederli, Yeisli Bakışlarımda Bir Izdırap Yakıp Yıkıyor İçimi Ve Ben Acının Katmerli Yaralarında Tuz Gibi Batıyorum Yüreğime Yine…..
Küskünüm Onu Bana Hatırlatan Her Bir Heceye, Küskünün Tüm Hayallere, Küskünüm İşte…..Kuru Yapraklar Gibi Kurumakta Ümitlerim, Rüzgar Bile Yalayıp Geçmekte Yüreğimi, Karanlıklar Gecesine Hapsetti Zaten Çoktan Beni, Söyleyin Kim Dindirecek Kelimelerde Sürünmelerimi…..Kim Yol Bulacak, Kim Saracak Yaralarımı, Kim Dindirecek Acılarımı, Kim, Kim Söyleyin……
..