Buz gibi soğuk soğuk esersin,
Bıçak olur kesersin,
Bu gidişle beni öldüreceksin
Yayla yeli.
Nereden estiğin belli olmaz,
Yazma! Diyorlar bana.
Nasıl yazmayım ben? ! ...
Yazmakla boşalıyor, yazmakla doluyorum,
Yazmakla rahatlıyor, yazmakla yaşıyorum.
Haksızlığı yazıyorum
Büyük atalarımız geleceği gelmeden
Deneyimle görmüşler,
Bize gelen sözleri
Hiç de boşa dememişler.
Yılanın sevmediği ot
Deliğinin dibinde
Güneş, Dünya, Ay, bütün yıldızlar
Ve de uzaydaki tüm gezegenler,
Uçsuz bucaksız sonsuz evrenin
Düşüncenin de yetersiz kaldığı
Tanrısal boşlukta yörüngelerinde
Döner dururlar sonsuza değin...
Kocamaz sandığım gönlüm kocadı,
Bir mikroba düştüm beni harcadı.
Düşürüldüğüm derde, bir derman bulamadım,
Başımı vurdum taştan taşa,
Benim gibi yansın kül olsun dağlar.
Yalınız kalan ah edip ağlar.
Ey Kronos oğlu!
Senin acı kuvvetinde
Ege havalarında süzülüp uçan
Çiğer yiyen beyin delen
O korkunç kartalında
Benim iman dolu göğsümün karşısında
Analar anadır, ama bu ana
Farklıdır kuşkusuz kimi anadan,
Doğuramaz bir Atatürk her ana! ...
Zübeyde Ana da anadır bize...
Ana kutsal bir varlıktır bilene!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!