zy16) Feth-i Mübin! -Mensuriye-

Zülfikar Yapar Kaleli
862

ŞİİR


21

TAKİPÇİ

zy16) Feth-i Mübin! -Mensuriye-

Sultan İkinci Mehmet,
bir cihangir,
devrinin fikir aleminde
büyüklüğünü kabul ettirmiş
essiz bir kıymet olmasına rağmen,
elini öpeceği bir üstadı,
nazlanıp sesini yükselttiği zaman
“hizaya gel” diyerek karşı koyabilen
bir hocası vardı.

İskender, Sezar ve Napolyon da
birer cihangirdiler.
Fakat bütün kabiliyetlerine rağmen,
birer malzeme olmaktan kurtulamadılar.
Fatih kendine karşı hesap vermeye mecbur edilmiş,
manevi terbiyesinde nefsini
kontrol etmesi şart koşulmuş birdir.
Bu yüzden aralarında daima
mesafeler olmuştur.

................Bizans surları önünde
53 günlük çetin ve meşakkatli
kuşatmanın içinde
Sultanı destekleyen,
bunaldığı anlarda onu ümitsizlikten
geri çeken
“fetih mutlaka müyesser olacak” diyen
bir Akşemseddin var.
Fatih bu savaş dramının hem yazarı,
hem yöneteni,
hem de aktörü durumundadır.
Bunalınca imdada yetişen
arkadaki suflörün sesi:
”korkma İstanbul’u alacaksın”.

................Fatih,
...............Bizans’ı almaya teşebbüs eden
...............sayısız hükümdarlar arasında,
...............gayesinin bilincine varmış biriydi.

stanbul’un fethi tarihin en çetin
savaşlarından biri olmuştur.
Hatta 70 parça donanmayı
bir gecede dağlardan aşırıp,
ordusunu en yeni silahlarla donatan,
kuşatma planlarını kendi çizen,
onu denetleyerek tatbik ettiren,
çok kısa zamanlarda kuleler kuran,
büyük toplar döktüren bu yaman kumandan,
kalenin düşmediğine sinirlendiği
bir zaman atını denize sürüyor.
Yanındakiler “Sultanım at denizi geçemez ki”
deyince İşaret parmağını kaleye doğru uzatıyor
ve haykırıyor.
“Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u”.

...................İşte bu sıkıntıların içinde
zafer dileği ile Ahmet Paşayı:
“Paşa velinimetim hocama git
fethin gününü,
saatini söylesin” diyerek
Akşemseddin’e gönderiyor.
Ak Şeyh fethin 29 Mayıs Salı günü
müyesser olacağı haberini yollayıp
metin olmasını istiyor.
Söylenen zaman yaklaştığı halde
kalenin düşmemiş olmasından endişelenen
Akşemseddin’in oğlu telaş
ve üzüntülü bir şekilde
babasını çadırında ziyaret etmek istiyor.
Lakin kapıda duran nöbetçi:
...........“Bana, içeri kimseyi
............koymayasın diye söylendi,
...........seni içeri koyamam”
..........diye yasaklayınca,
..........çadırın eteğini kaldırıp
..........babasını gözlemeye başlıyor.
Gördüklerini şöyle anlatıyor.
“Baktım babamın başı açık,
cübbesi bir yanda,
seccadesi bir yanda,
gözyaşları toprağı çamurlaştırmış,
yüzü çamurlu, elleri semada
“Allah’ım beni mahcup etme,
beni utandırma, fethi müyesser kıl”
diye sesli niyazda,
kendinden geçmiş.
..........Bu niyaz hali ne kadar
.........devam etti bilemem.
.........Babamın ayağa kalktığını ve
.......... “elhamdülillah kale feth olundu.
...........” dediğini duydum,
.............başımı kaldırıp uzaklara baktım.
.............Haftalardır Bizans’ın geri ittiği
.............ordunun kaleye girdiklerini gördüm.”

Nihayet Fatih zafer alayı
ile şehre giriyor.
Büyük serdarın sağ yanında
hocaları Molla Gürani ile
Molla Hüsrev,
sol yanında
Ak Şeyh ile
Akbıyık Sultan var.
Padişaha çiçek vermek için
yollara düşen Bizanslı kızlar,
Sultanın bir delikanlı olduğunu ne bilsinler.
Ellerindeki çiçek demetlerini
ak ve seyrek sakallı ihtiyara uzatıyorlar.
O da “padişah ben değilim”
diyerek yanındaki genç serdarı gösteriyor.
Fatih: “Verin verin,
ben padişahım ama,
o benim hocamdır” diyerek
tebessüm ediyor.

O İstanbul’u alınca bunu
beşeri ihtiraslarını tatmin etmek,
davayı kendisine mal etmek
sevdasına kapılmamıştır.
Öyle ki şehre girerken:
“Sultanım mutlusunuz değil mi?
”sorusuna,
“En büyük mutluluğum velinimetim,
hocamın yanılmamış olmasıdır”
diye cevaplıyor.
O böyle mutlu bir düğümü
kendi eli çözdüğü için ancak şükretmiştir.
Nitekim ilk Cuma namazını
Ayasofya’da kılmak için zaptettiği
şehrin dışında üç gün bekledikten sonra
şehrin kapısından girip
mabedin önüne geldiği zamanı
ilk işi secdeye kapanıp şükretmek olmuştur.

...............Ayasofya Camiinde
...............ilk cuma namazı kılınacak
...............Sultan imam, tekbir alıyor,
...............el bağlıyor, ellerini çözüyor
.................tekrar tekbir alıyor.
...............Bu hal üç defa tekrar ediyor.
...............Cemaat şaşırıyor.
...............Namazdan sonra sebebi Sultana soruluyor.
..............Fatih: “Niyet ettim, tekbir aldım.
..............Her zaman namaz kılarken
.............karşıma dikilen Kâbe’yi göremedim.
.............Allah’ım bana Kâbe’yi göster
.............diyerek tekrar tekbir aldım.
...............Kâbe hayal meyal göründü.
..............Allah’ım İstanbul mülkünü
..............Kâbe ile aramıza sokma,
.............ben senin rızandan başka
...............hiçbir şey istemedim,
...............ne yaptımsa senin rızan için yaptım
...............diyerek tekbir aldım.
...............Şükürler olsun Kâbe karşımdaydı.
................Bu şekilde namazı kıldık.”

Padişah yoksul ve harap şehrin
içinden geçerken iliklerine
işlemiş bir hüzün içindedir.
Devlet erkanıyla konuştuğu bir gün
“Dünya devleti müebbet olmaz
ve cihan-ı fanide kimse baki kalmaz”
diyerek hayat felsefesini açıklamış,
bin yıllık Roma İmparatorluğunu
yıkarak da milletini
cihangirler sınıfının başına geçirmiştir.

Zülfikar Yapar Kaleli
Kayıt Tarihi : 28.5.2005 06:19:00
Zülfikar Yapar Kaleli