Tanrım, sonsuz dünyada ben âcım ve ufağım,
Kulların arasinda Tanrım ben bir koyunum.
İki tuğla halinde kenetlenmiş dudağım,
Sonra geçtiğim yollar kum, hep kum, daim kum.
Aradığım pınardan içebilsem bir yudum.
Sizleri görüyorum, bahçemizdeki çamlar,
Bütün gün gölgesinde oynadığım dost badem.
Derken dallardan, ılık, iniveren akşamlar:
Evine dönen babam, camda bekliyen annem.
Ah bütün sevdiklerim, bütün kaybettiklerim!
Bütün saadetler mümkündür..
Şu kapının açılması,
İçeri girivermen,
Bahar, kuşlar, gündüz.
Ve bütün dünya
Bir an içinde gürültüsüz.
Ah işte duyuyorum mesut günler içinden,
Sana "sevimli yüzün asla solmasın" diyen,
Bütün adınla dolu o coşkun şarkıları...
- Sen öldüğün için mi şimdi bayraklar yarı?
Görüyorum ilk defa seni gördüğüm günü;
Altından, alkışlarla geçiyorsun bir takın.
Nişanlılık
Hangi birini anayım,
Buluştuğumuz kumluk, uzak iskele.
Her yerde bir başkalık.
İlk defa gelişimiz el ele.
Ha üç gün önce, ha beş gün sonra.
Geldiğin gibi gidişin.
Nereye gittiyse anan, baban,
Peşinden kardeşin.
Bir yaprak dökümüdür dört yandan.
Biz o kadar ağladık ki beraber,
Gözyaşları doldurdu avucumu şimdilik.
Şimdilik uzun uzun, bambaşka bir sessizlik
Yavaşça alçalarak, yavaşça bizi dinler.
Etrafta kalan sesler kesildi birer birer.
Duygu yoğunluklu bir şair
Zıya Osman Saba...
kalbi sevgiyle dolu muthis bir insan...