Beni hatırladıkça,
Arasıra gönlümü al.
Sokakta görünce, gülümse,
Yanıma yaklaş,
Az elin elimde kal.
İlk Yağmur Damlası Düştü
Kuru Yapraklarına Güzün.
Ardında Kış, Kıyamet,
Dert, Hüzün.
Alınyazısı Hepsi... Kısmet...
Bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.
Gökte bulut, suda yelken, dalda çiçek.
Bir gün, bir gün var ki, günden güne gerçek,
Çatır çatır servi, çıtır çıtır böcek.
- Çek ciğerlerine, bir nefes daha çek,
Bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.
-Yaşar Nabi'ye-
Sabah... Ah şükrederek çıkmak geceden.
Ayak bastığım kıyı, yeniden doğuş.
Sabah, beliren evim, bahçeler ve sen,
Henüz uyuyan dallar, havalanan kuş.
Odamız kararırken indirdiğin perdeler,
-Çarşının gittikçe artan gürültüsü-
Gelip kenarına oturduğun minder,
Genç kızken işlediğin masa örtüsü,
Yeşil abajurlu lambamız,
Küçük sobamız,
Ne çok anlatacaklarınız var
Birbirimize nişanlılar!
Ben de bir zamanlar sizin kadar mesuttum,
Ben de şu parkın sıralarında oturdum,
Ümid ettim, hayal kurdum...
Şahit bütün ömrüme bu şehir, bütün yurdum.
Ölüler, ölüler nerelerdesiniz?
Ölüler, bir bilinmez yerdesiniz.
Artık gündüzleriniz gece,
Bütün günleriniz: dün.
Artık her sözünüz sükût,
Her işaretiniz gizli.
Daha çok anlıyorum kıymetini
Her akşam bu odada buluşmamızın.
Farkında olmaksızın o kadar mesut,
Dereden tepeden konuşmamızın.
Dinlemek böyle saatlerce, sözünü,
Cahit Sıtkı Tarancı'ya-
Susamis, analara, ogullara, kizlara kardesim,
Su,
Susamis vakte.
Nasil anmazsın o çocukluk günlerini!
Dalda bülbülü vardı, gökte beyaz bulutu.
Annem vardı, babam vardı.
Bahçemizde, ılık, uzayan günlerdi yaz,
Bir beyaz âlemdi kış.
Başkaydı günesi, böyle değildi ayı.
Duygu yoğunluklu bir şair
Zıya Osman Saba...
kalbi sevgiyle dolu muthis bir insan...