ben bir deliyim
hem de en delisi yeryüzünün
almadan başımı yanıma
şehrinizden gider miyim
bitmedi masalım
efsunlu bir güldün kırmızıdan kor gibi
her bahar yeniden sessizce açardı tomurcuğun
senden yükselirdi en koyusu aydınlığın
dolaşıp yeryüzünü lal dilimde can olurdu adın
her yaprağın masaldı güllerin padişahıydın
sen bilmedin gülmedin
zemheride bir akşam
yağmur yağsın içimize
yetim bir yürek gibi
üşüyendir ellerim en çok
yağmurdan sonra kurur
viran olmuş bir ev çok şey anlatır ona
acıyla çarpan bir yürek var çok uzakta
çok uzakta ama çok yakın aslında
yeniden seçer yaşamayı sonra
sessiz bir nergis gibi kapanır içine
basıp geçenler tanımaz onu
güneş kızıla vurmuştur bu gün kendini
kapalı çarşı henüz kapanmadan
makamsız bir türkü çınlar neşeli
ağzına yapışarak tezgahtarın
binlerce kuş havalanır kalbimden
her biri ayrı bir mektup taşır
bol yeşilli ceviz ağacının dibinde
çocuk seslerimi duyuyorum
cıvıltıyla meydan okuyor yeryüzüne.
dallarından ayak izlerimi
topluyorum uçarcasına gökyüzüne
koynumda bir sır gibi sakladığım
kutsal kitaplar gibi öptüğüm
öpüp gönlüme gömdüğüm
hasret dolu memleket türküleri
ve çocukluğumun masum gülüşleri
umut oldu nicedir Hızır misali
ışığında gecenin ve kalabalığında
nur ol bana bize ve onlara
ta ki toprak gibi cömert olsun ellerimiz
ve karanlığında gündüzlerin
sonra yalnızlığında
kimsemiz ol bizim onların ve benim
şehrimin kapısını açtım avuçlarına
gül serptim yüreğimden
her yer nisan olsun diye
ve seni anlattım bütün kuşlara
kalbine Kafdağı’nı taşısınlar diye
HANİ
ağlamayacağım söz verdiğim gibi
her şey hep güzel olacaktı hani
hani yıldızlar toplayacaktık avuçlarla
kalbine değecekti çocukların
rüzgarı savuracaktık sayfalarla
g