Dibe vurduğumda çektim küreği güneşe.
Kanatlarım yandı nefes kadar aksak ömrüm
Bilmediğim ana karnı anılarımda birikmiş azcık can.
Dört nala koşuyordu önümde ardına bakmadan.
İflah olmayacağım, hep dolu dizgin
Hep sanki elimden kaçar ufuk çizgisi
Kimse bana senin gibi bakmadı
annem bile
Bakarak soldu gözlerimiz, ağardık birlikte
Yoktu ağlamamız, dert bir yana pişekar
Emekli evkaftan doğar güneş, müşteki batar ay
alır hep tozunu geçmiş herzelerin ve ne gam tasa
- Bırak şimdi şunları küp küp doğramayı da dinle. Öyle bir rüya ki
anlatmazsam unutacağım.
- Anlat anlat, hava çok soğuktu ya soba da tütmüş, bir tarafın açık kalmıştır.
- Hamam ama Galatasaray hamamı gibi, çok buğulu değil ama yani kümbeti falan farkediyorsun. Buğunun içinden birden belirdi çehresi. Ahmet Haşim.
- Sen Ahmet Haşim’i ne tanırsın ki.
- Yaa sulandırma işte rüya. Fotoğrafları falan aklımda heralde siyah beyaz. Güm güm balyozlarla vuruyorlar, buharın ortasında tozlar uçuşuyor ve ben göbektaşında kımıldıyamıyorum. Hani ameliyat ortasında ayılmıştım da sesleri duyuyordum ama bağıramadığımı farkedemiyordum ya öyle, bilincim yerinde ama kımıldayamıyorum.
Tarık Akan Ölmüş, Issız acun kalmış.
İçimde bir peşmerge karanlığı Ferit
O an
o köşede patlayacak kendine ya cihat
Karbon yağacak ve
afyon, göksüz karanlıktan.
Küserim sana ey gövde
Bir nebze liyakatın varsa
Eğilme böyle yaprak dökerek
İhanet etme efendine
Dik dur, varsın sansınlar.
Düşme ele, yere, dile, kadere.
Dünden kalan bir şeyi bakır kapta ısıt ye yarın.
Öyle tencere tutacağıyla koyuver masaya.
Kemirilmiş bir ekmek olsun yanında, yarım baş da soğan.
Ambalajında kalsın ayran.
Ama doymayı anlatsın, tıka basa doymayı ki yetişe bilesin gündeme.
Yarınki mesaiye, tıklım tıkış otobüse,
Anıyor musun beni
Bayramlarda bilakis
Kurban da değil Şeker de
Kestanelikte, Ardeşen'de
Vaka sayılarında artış var
Islık çalıyorum sokak lambalarına
Bir vicdan orucundayım.
Zevkleri dert edindim, dertleri zevk
Patladı patlayacak içimde cerahat
Sanki ilmi varmış gibi kötülüğün
Bir türlü gitmiyor boğazımdaki ilmek
Belki bir dershaneye gitmeli
Kadim bir yeraltı devleti gibi derin
İhtiyaç yok tatavaya, ne de tafra
yapar Ayasofya. Bir kızıl dalga.
akar başkaldırı Yerebatandan aşağa
kalabalık yayından kopmuş gibi
akın akın dalar Galata’ya.
Versay’da çamaşır yıkar
Ak Saray’da çiftetelli
Makam şöföründen bozma
Şeytanın iç güveysi
Çakallar gibi ulur
Vergisiz avlanırken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!