Önce karayel geldi, sonra Nesrin
Cüce İhsan'ın kalemtraşı eğirdi dizeleri
Bir mülteci çadırı kadar vahşi,
Islak top yekün zehirli toprak
İsot biberi gecede sonsuzu ağlamak
gökyüzü masalları kavuşur ya, Şehrazat
Çeksem seni
içimden içeri.
Salmasam
dumanı geri
Ultrason lekesisin belki
kaybolmuş yüreğimin,
Sakil acılarım olmalıydı.
bir Orhan Gencebay kırkbeşliğinde
feryat ve figan ve canhıraş
içki, hap, cila vede kusmalıydım gece yarısı
olmayan benliğimi arabanın camından,
sıfırlamalıydım hesap defterlerini hep yeni baştan.
Şaşırt beni Olrik
Bir gün de kızılcık şarabı iç.
Kes bu ezik entel dandini tiradını
Vaktin yok maaş artışınını elektrik faturasına eklemeye
Ya da hiç mi anan bellenmedi, odun keserken kanamadı tenin?
Acıların yok mu senin?
Masal kervanına denklerini salan bir ilham dahi olsa
Yollar aşınmıyorken yürümekle ve uçaklar kanadına alkol basıp
flaplarını yalayarak hava limanında demir tarar gibi düşüyorken
henüz, su kaynatan düşük devirli motorlar bile lüks ve
hayalken televizyon, takarken Demirel köstek, Ecevit kasket,
ben henüz bilgisayar virüsü olmayı hayal edip, binmezken matrikse
Sonsuzluktur özgürlük
Bir nevi ölümsüzlük
Genişleyen evren gibi
Sığamamak varlığa
Yoktur yani
tanımlandığında.
Herkesin baktığı yere düşüyor kanlı kuşlar
Ellerinde tütsülenmiş ölü kanatlar
Yer yarılmış içine girmişçesine
Başkeman telinde toplu intihar
Yerin yedi kat altı sıcak
Gaydırı gubbak fırtınalarım
Hani üst baş otantik, yaş kemale ermiş "mihrabım diyerek" ve artık devrim yapamayacağın kanaati haylidir var.
Hayli zamandır toprağa üç beş ot dikip dinlemektesin gaipten sükutu hayallerinin parşömen tutanaklarını.
Aynalar eğri bakar ve yandan görmek lazımdır yok olası kiloları.
Tombalak göz avurtları yabancı gibidir gözbebeklerine ve onlar hep enkazı reddede reddede bugüne geldiler.
Ne demişler, cami yıkılmış da mihrap yerinde ve şimdilerde zaten tüm camiler yıkık ve hatta da mihraplar türap nedense tüm kehribar coğrafyalarda.
Tabi bizimkisi bir botoks cennet memleket ve camilerin de estetik çareleri var. Minareler süngü, kubbeler miğfer olunca yağar restorasyona dolar ama yine de sentetiktir yaşlılığın fondöten allığı ve, yutmaz öyle " caminiz yıkılmış ama maaşallah mihrabınız yerinde " avallığını Pişekar.
Ellerin elleridir ulu devlerin
Ben kuyruklu yıldızım yemin ederim.
Satürn Neptün Plüton toz şelalelerin
Titan'a düşen kemiklerinden türedim.
Arza doğru yol alırken ırağfan.
Klavyesinde parmaklarının yağdım samanyoluna
Lodosta düşmek gibi bir ölünün ardına,
Sersem sepeldek bir naylon torba
dolanır ya dallara
kuş gibi kanat çırpar ağlamaklı
lodos, yüzünde kurşun gibi dedikleri ağır hava
kesik kesik nefes alıyor kalan son yürek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!