Bir tanrıça ile bir bilgenin sonsuz aşklarını anlatan sarsıcı bir eser.Aşkları uğruna nelerden vazgeçtiklerini okuduğunuz zaman sevgi kavramını sorgulama gereği duyacağınız bir kitap...Aşk,tutku,korku,sadakat,sevgi,hükmetme gücü ve isteğin,arzu ve şehvetin,büyünün iç içe geçtiği kitap Mezopotamya'yı ve bu coğrafya da hüküm sürmüş imparatorlukların amansız çekişmeleri,tanrıların ihtirasları gölgesinde büyümeye devam eden aşkın ve aşkı uğruna her tehlikeyi göze alan tanrıça ve bilgenin sevgilerinin mahsumiyetini sahiplenmek adına sergiledikleri çaba ve gizemi ve büyüsü sizi üç bin yıl öncesine götürdüğünden haberiniz olmayacak bile.Çözülmesi zor işaretler,iyi ve kötünün savaşı,özel bir zekadan fışkırmış bilgi şöleni...Evrensel bir destan.Kurgusu,uslubu,zengin içeriği ile okuyucusunu ilk sayfalarda büyülemeye başlayan Gılgamış ve İlikummi Destanları tadında tarihi bir roman...Sadece bir roman değil bilgi başvuru kaynağı.
Hayatın tüm gizemi ve insanın vahşi kişiliğinin çatışması yaşanırken bile aşkın mahsum kalmak için nasıl çırpındığına tanık olacaksınız kitabı okurken.Tanrıların her duyguya hükmettiği bir çağda tanrıçalığını ve bilgeliğini bir tarafa bırakıp kendilerini sadece duygunun mahsumiyetine teslim eden ve bu uğurda yokolmayı gerçek varolmak sayan iki insanın çabasının müthiş ve sarsıcı masalı.Günümüzdeki sevgi (!) olgusuna da göndermelerin yapıldığı çalışma derin ve sonsuz bilginin insanın ruhsal terbiyesini betimlerken hayatın gerçek tadını şaşırtıcı ve doyumsuz bir şekilde sunuyor.Sevginin gücünü en iyi hissedebileceğiniz masalsı ve filozofik bir eser.Yazarın kullandığı dilin samimiyetinin büyüsü de eserde göze çarpan bir diğer zerafet...
Mezopotamya Uygarlıklarını ve iç içe geçişleri,birbirlerinden etkilenmeleri,savaşları,entrikaları en iyi anlatan bir başucu çalışması.Hititlerin son dönemlerine ışık tutan kitap tanrılar ülkesinde ve gölgesinde boyvermiş bir aşkın resmini doyumsuz ve büyüleyici bir şekilde çiziyor.
(22 mayıs 2006 FN- 22 mayıs 2011 BLN)
Bilindiği gibi,yaklaşık üç hafta önce,’’Tanrılar Ülkesinde Aşk’’ adlı romanım kıtap severlerle buluşmuştu.Roman olumlu ve yapıcı bir çok tepki aldı.Bu adı geçen roman 2011 yılının yayın programına alınan ilk çalışmasıydı.Yayın programına göre bu yıl dört romanım yayınlanacaktı.Nitekim programa alınan ikinci romanım olan,’’Tanrıyı Üzdüğümü Meleklerin Ağlamasından Anladım’’ bu ayın (mayıs) 20-25’i arasında okurlarıyla buluşacak.Daha bir önceki romanın sıcaklığı hissedilirken ikincisinin kitap severlere sunulmasına karşın ister istemez bir takım tepkiler aldım.Gelen tepki ve öneriler üzerine 2011 yılı yayın programımı kapatmam gerektiğini düşündüm.Normalde eylül ayın sonları ile kasım ayı başlarında iki romanımın daha yayınlanacaktı ancak ortalama her ay bir roman çıkarmanın bazı kaygılara neden olacağını da düşünerek eylül ve kasım aylarında piyasaya çıkması düşünülen iki romanımı da 2012 yılı yayın programına aktardım.(Belki yıl sonuna doğru bir tanesi daha çıkabilir,kesin olmamakla birlikte.) Sözkonusu romanlar uzun zamandan beri yazılmış,üzerinde uzun yıllar titizlikle çalışılmış kitaplardır.
‘Tanrılar Ülkesinde Aşk’ adlı romanı dokuz yıllık bir emeğin sonucuydu.Bu mayıs ayının 20-25 tarihleri arasında çıkacak olan ve daha şimdiden adı duyurulan,’Tanrıyı Üzdüğümü Meleklerin Ağlamasından Anladım’ romanı 2006 yılının mayıs ayında yazılmaya başlandı ve gün gün yapılan gözlemlerin analizlerini içerir.Roman kahramanı El Adam’ın yaşadığı talihsizlikler 2006 mayıs 22’sinde başlamıştı.Romanın özellikle mayıs ayı ortalarında kitap severlere sunulmasını kitap kahramanlarına duyduğum saygıdan yaptım.Bu yüzden bu romanın okurlarıyla buluşma tarihi benim için bir miladdır diyebilirim.’Tanrıyı Üzdüğümü Meleklerin Ağlamasından Anladım’ romanımda (beş buçuk yıllık bir emeğin sonucudur) Bayan Gümüş’ün,kendisini sonsuz seven aşkı El Adam’ı (Yusuf) hırsına kurban edişini darmatik durumları var.Mavi Menekşenin çağdaş destanı bu roman da,Bayan Gümüş deliler gibi aşık olduğu eşi El Adam’ı 2006 yılının mayıs ayında bir gece yarısı evden kovması ile başlayan hüzünlü yılları betimleniyor.El Adam bu vakitsiz kovulma ile yaşadığı ruh kırılmasını kimselere anlatamaz,zamanla erimeye başlar.Kovulmayı içine sindiremez ve herşeyden elini çeker,kendisini benliği içinde yoketmeye mahkum eder.Yaşadığı hüzün beynine (sonunu getirecek) dayanılmaz ağrılar sokar.Geçmişinden kopup gelen çığlıklara yenik düşen M.B Gümüş onun yokluğuna dayanamaz ve büyülü bir hüznün baskısı ve engin pişmalıklarla aramaya koyulur.Ancak onların aşkı bir Alman Yazarın dikkatini çektikten sonra aslında sıradan bir tutku gibi beliren sadakatlerinin derin bir geçmişi ve sonsuz bir aşkla kök salmış olduğu anlaşılır.Yazar Bayan Helenburg,El Adam ile M.B Gümüş’ün aşklarının mitolojik açısını keşfeder ve bununla ilgili araştırmalara başlar.Bulgularını ‘Sadakat ve Mavi Menekşe’ adlı bir kitapta toplar.M.B Gümüş’de aramalarını sürdürür; tesadüfler El Adam’ı hiç ummadığı bir yerde,mavi menekşelerin kabul ettiği bir yerde bulmasına yardım eder ama artık iş işten geçmiştir.Hüznün ve aşkın sonsuz yolculuğu bu çalışma sonradan M.B Gümüş’ün sadakatsizliğinin tablosuna dönüşür; kendisini aşkla sınayan Tanrı’yı üzdüğünü derin acılarla anlar.
hemşehrim gibidir (inatlarım) ve sevdalarım
içimde taşırım sancısını
ne zaman yanlız gezen bir kavram görsem
düş yuvama saplarım Tamarin ağacını.
lapa lapa bir yağışı vardı
yıldızlar söndüğü zaman
sessiz bir iz çizerler...
bağından koparılmak neymiş henüz bilemezsin
ışıklar da ağlar
onun acısını onun kadar
karmaşası en yüksek dağa benzer
ben de bıraktığın hüznün
hani şaraba benzese,
üç-beş günahı göze alır içerim;
...İstanbul’u adım adım gezdim
balık ekmek,üstüne de şalgam
vakitsiz gidişinden sonra anladım
kurak bir kalbin
yıktığın bir memlekete benzediğini.
ve çok sonra anladım
bunu bana
safran sarı bir ödül gibi verdiğini.
gözlerim rüyalarını istiyor
beynim asil düşlerini
ellerim sonsuz boşluğu
dudaklarımsa gülüşlerini.
oysa öyle kentler yıkmışız ki
herşey mahşer provası aslında
çırpıntısı neye yarar mahşer güzeli
sen yoksan kalbin ortasında.
adımı anmak istememişsin bugün
adımız suçludur hep,bilirim
Romanlar
Asagidaki Kitap Listesi Büyük Bir Cogunlukla ' Yeni Türk Edebiyati 1839-2000 ' 1. Basim 2004 Ankara Isimli Kitaba Dayanilarak Hazirlanmistir. Kitap Ünüversiteler Icin Bir El Kitabi Olarak Düsünülmüs Bir Kitaptir.
Yani Asagidaki Kitaplarin Cogu Aktüel, Türk Edebiyatin da Yer Alan ve Cogu Ödül Kazanmis Kitaplar. Tabiki Tüm Türk Edebiyatini Kapsamiyor Sadece Baslicalari.
kaç zamandır çocuksu düşlerden haber yok
son rüyalar da gözlerimi terkedip gitti
dün uyuyamadım,sigaralar içtim,kendimi içtim
bir hayat sabaha dogru bitti.
sabah oldu,güneş sancılı ve tez doğdu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!