gözlerim korkusuzca sarınmışlardı üzerlerine
ağaçların yağmurlu geceyi kabullenişini
ekmek kırıntılarına düşkün kuşları izlemeyi
paylaşmaklı
çamaşır iplerinde su tomurcuklarının rüyalı dansını izlerken
avuç içlerinin kokusuyla hasret gidermeyi
öyle özlemişim ki...
kaskatı bir ev kokusuyla başbaşayıma tutukluyum
sonrası önce öncesi sonra bir şaşkınlıkla
bir uçurumun bodrum katına kiracı
ve
pazar günü ölüşlerinden kaçış senaryoları yazan
adamakıllı evlere sokak tellallığı hastası
bir zaman serserisi...
eski binalar gibi pervin yıldızlarına tanışım
üşüşürken ceketime nemli duvar kokuları
saç telleri bakır imbikli bir yolculuk düşüyle
sağılırken acı
boydan boya aşka...çamurlu bir yol kadar ıssız
mat günlerin harcını verenedek gülüşü öylesine sade
avuç içlerinin kokusuyla sevişmeyi
öyle özledim ki...
iki kalabalığın arasındaki yalnızlık fitnesiyim
her zaman boğazına kadar güneşsizliğe borçlu
masadaki çay bardağı şefkat yoksunu bir parmak izsizliğiyim
gözkapaklarım tozlanınca anlayacaksın bunu
öpüşlerinin gözümdeki değerini...
seni düşlemek salgınında milyonlarcayım
hızla yayılıyorsun kıtalarına aşımın ekmeğimin
ne yesem içsem boş...eski zamanları yine bakımsızca anacağım
arkadaşlarımı kaybedince
sokağımın zamanın acımasızlığıyla kirlenmiş demir kapıları
sevişme isteklerime sadece zamanla zamanda serserileşmek kalacak
avuç içlerine öyle bir delirmişim ki
sanırım delirmişim keşkesizli bir durgunluğa...
Kayıt Tarihi : 8.1.2011 02:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!