1.
garip bir şehir örüntüsü gözümün önündeki
soframda misafir martılar, duama sığınan bir deniz
köşe başında iskemlesine kurulmuş bir simitçi
elinde tespihi, camiden yeni çıkmış
gözlerinin feri ahretlik gibi duran ihtiyar bir delikanlı
yemenisinin altında uzak kalmışlığını saklamaya çalışan yoksul bir kadın
...
hale hale yayılan yosun kokusu
ardında dalga misali bakışları dalgalanıp duran
dilinde hangi küfürleri savurduğu belli olmayan
fettan bir yosma
...
buram buram yağmur masalı sonra
imbikten geçirilmişçesine taptaze ve durağan
kah saçımda, kah kirpiklerimde
kah ayak ucumun değdiği eşkalsiz kaldırımların
numunelik seyrinde
...
- ara söz -
bir de sen
hüznümün mabedinde yalınayak dolaşan,
öfkesinde ateş, suskunluğunda ölüm besleyen güzel
bir de sen..
ötelerin sevincine kubbelerce selam duran sevgili
2.
garip, yaşadığım bu şehir yalakalığı
özlemenin tufanına yakalanmış
bir çift yeşil gözlü sefir’im.
elimde yaz artığı çiçekler
kalbimde sızısı istanbulun
beklenmenin onuruna erişmeye çalışıyorum
susuyorum…
ve ben sustukça seni dinliyorum
...
yüzümde hep bilindik ayna izleri
belli belirsiz bir örtü koyulanmış mahremlerde
ıssızlığına günahlar ekleyen bir adam
elinde bırakılmışlığın kokusunu barındıran,
titrek bakışlı bir kız
...
hayat müşterekliğin ötesinde
çarmıha gerilen gün izleri ile dolu
- ara söz -
sen kalbine delişmen kuşaklar bağlayan
yaralar kuşanıyorsun
soluğu belli olmayan rüzgarlara sığınıyorsun, yalpalayarak
mesafesi belli olmayan uçsuz bucaksız teneffüslerde
- okuyorsun sararmış can yapraklarını
3.
dilimde mecrasını yitirmiş bir çağlayan,
tenimde mecalsiz hummalarla kalktım renksiz uykumdan
harami bakışlar gördüm, usandığım
haykıramadığım nefesler tükettim arzın her köşesinde
hoş geldin velveleleri içerisinde
hece hece gömüldüm, kurduğum kandan saraylara
tenimde mecalsiz hummalarla
düştüm yedi katlı semanın basamaklarından
...
- ara söz -
kokun geldi deniz aşırı şehirlerden
yosun kokulu ayinlere tutuştu duvarlarım
doğudan ve batıdan aydınlık gemiler geldi limanlarıma
seninle ışık verdi deniz fenerlerim
...
şehir yapraklarından artakalan
sözün muhakemelik bir anını yaşıyorum
tuttuğum dalları usul usul terk ediyorum gün dönümlerine
ölümün berraklığında huzuru mıh gibi vururken alnımın çatına
bir gidiş koyuyorum heybemin en geniş cebine
azabı kor gibi besleyen bedenler bırakıyorum geride
ustura ağzı izlerle sarıyorum sağımı ve solumu
...
ben gidiyorum
bir miras bırakıyorum gölgesizlere
özlemek gibi...
Kayıt Tarihi : 5.9.2011 18:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!