Zakkum Zıkkım İşleri Şiiri - Erol Ars

Erol Ars
256

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Zakkum Zıkkım İşleri

ülke
dipsiz zift kazanı
hak, hukuk, adalet hak getire
sevgiye, dostluğa, emeğe, barışa, cana karşı, insanlığa aykırı ne kadar olumsuzluk, kötülük, vicdansızlık varsa
bir arada
iç içe, yapış yapış
fokur fokur...
"devletin malı deniz,
yemeyen keriz" düşüncesinin
en çoğunluklu
en işlevsel dönemi yaşanıyor
yiyen yiyene
bir yanda salgın
bir yanda yokluk
evler hapishane
pencereler teselli tablosu
yoksulluk, işsizlik, açlık,
pahalılık can yakıyor
insan evde
hayvan sokakta çaresiz
ikisi de perperişan...
yaşam susmayan siren sesi
"biz bize yeteriz" dedikleri
uzun bir hikaye
- oku oku bitmiyor -
çarşı pazar yangın yeri
yalanlar, vaatler karın doyurmuyor
bir kişi geçinemezken
nasıl gelsin iki kişi bir araya
nasıl çoğalsınlar
umut yoksulluğa yetmiyor
...
"at izi it izine karıştı" dedi
kaleme, deftere, hesaba dair ne varsa bırakıp gitti
- küstüm, ben oynamıyorum, der gibi -
kış geçti
bahar geldi
yaz geldi
leylekler, turnalar geldiler, gittiler
o hâlâ gelmedi
(soramıyorsun da
sorsan
başına taş düşüyor...)
"ahşam olir davar, nahır, mal gelir,
komlar, ahırlar dolir,
sayirem sayirem biri eksig..."
aklına düşen dizelerin yüzüne astığı tebessüm
düşüncelerinin girdabında kayboluyor
memleketin halleri akıyor
gözlerinin önünden
umut yorgun, paraparça, kanrevan...
birileri
"milyon" diyor
"milyar" diyor
"trilyon" diyor
sen "128" diyemiyorsun
birileri lebalep kongreler, mitingler düzenliyor, protestolar, kutlamalar yapıyor
sen işçiye, emekçiye, köylüye, emekliye, doğaya dair iki satır açıklama yapamıyorsun
birileri en ağır lâfları söylüyor
sen lütfen bile diyemiyorsun
desen hakaret sayılıyor
birileri ormanları, dağları talan ediyor
ırmakları, nehirleri zehirliyor,
deniz kusuyor...
sen doğaya sevdalı yüreğini koyuyorsun ortaya
robocop kıyafetli kolluklar
çıkıyor karşına
sinirinden dişlerin zonkluyor
kafatasını zorluyor aklın
kandırılmış, avutulmuş hallerini düşünüyorsun
pişmanlığın dilim dilim doğruyor içini
zamanı geriye saramıyorsun
ustanın bilinen o dizeleri düşüyor aklına:
"(...) ve bu dünyada
bu zulüm senin sayende
ve açsak, yorgunsak, alkan İçindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat Senin
- demeğe de dilim
varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin
canım kardeşim"
beynin yanıyor
ve sen
gerçek suçlunun kim olduğunu anlıyorsun
başın önüne düşüyor
...
haftalar aylara
aylar yıllara akıyor
ilişkiler değişiyor
dostlar düşman
düşmanlar dost oluyor
ve gerçek yaşamdan derleme
"ifşa ve Itiraf" dizisi başlıyor
toplumca oturgacımızı yayıyoruz
koltuklarımıza
patlamış mısırımız
çekirdeğimız masamızda
bir heyecan
bir heyecan ki sorma
yalan, hile, iftira,
tehdit, santaj, suikast,
tecavüz, cinayet, entrika...
mallara, mülklere, hesaplara
el koymalar
marinalara çökmeler
siyaset-mafya-medya ilişkileri
zakkum zıkkım işleri
devletin derinliği
kare kare dökülüyor ortaya
gülenler, kızanlar, üzülenler var
şaşıranlar, tutuşanlar var
"yesinler birbirini" diyenler var
her bölümü ayrı bir vaka
dehliz içinde dehliz
karanlık içinde bir alem
hukuk, adalet
iki dudak arasında
keyfi idareye amade
devlet adından ibaret

Erol Ars
Kayıt Tarihi : 8.6.2021 06:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!