Kahrolsun yine çıkmaz sokak, ellerimizde kaldı umutlar...
Boynu bükülmüş kuru otlar gibi kaldık ulu orta...
Merhamet bekledik tanrının şeytanlaşmış kullarından,
Affet Allahım bu kara yazgı senin çizdiğin kader sayfası...
Bir sabah kimse uyanmadan çıkmalı yola gerekirse yalınayak,
Hayata erken uyanamayan, ama en erken ölenlerdeniz biz.
Bize umarsızca kıyanlar var.
Gök delinip seller aktığında bile,
bize bir damla suyu esirgeyenler var.
Kimse beni, topuklarımı bile ıslatamayan fikirlere secde ettiremez.
Soğuk yaşanmışlıklar içerisinde kindar bir yaşam,
Hisler içerisinde umutsuzca hissizleşiyor insan
Kendini gizlemek, karanlıklar içerisinde yalnızlaşmak gibi
Issız,ağrılı keşmekeş geçimsiz bir hayat yığını
Tarih korkakları, kaçanları ve savaşmayanları yazmaz, yazamaz
Elimde, kalbimdeki acıyı kâğıda düşürmeye yeltenmiş kara bir kalem.
Ayın sızan ışığı, duvarlarda insana benzeyen gölgeler örüyor.
Gözlerimin önünde, kanlı bıçaklarla birer birer kesiliyordu anılarımız.
Geri gelmeyecek o güzel yaşanmışlıklar, sessizce can veriyordu...
Sevmedin, seni her şeye rağmen seven o saf kalbi.
Eski köhne zamanlardan geliyorum yüzümde kömür karası lekeler.
Üstümde tek gözlü evlerde yanan tütsülerin isleri sinmiş...
Kar yağmaktaydı çamurun kutsallaştırdığı sokaklara...
Duygusuz, anlamsız sadece kulağa hitap eden sesler vardı karanlıkta...
Görmek manasızlaştırırdı kar'ı her tanesini hissetmek gerekiyordu.
Karanlık çöktüğü bir anda anlamıştım ölümlü olduğumu,
Omuzlarda ancak ölünce taşınacağımı anlamıştım.
Bu durum hep engel olmuştu, beni sevenleri sevmek için.
Çünkü ben, ebedi bir yaşanmışlığa değmeyenleri sevemezdim.
Her secdeye vardığımda anlamıştım kul olduğumu,
Neye yarar bu kadar işten kırılmalar?
Hissiz, tertemiz sayfalara yazılanlar.
Unuttuk yalanıyla kendimize gemler vuruyoruz,
İçimizde, bizden kalan cenazeler taşıyoruz.
Ellerimde son bir kırık gül kaldı, dikenleri kanlı.
İçimde bir cenaze var, gömemiyorum.
Boğazımda beni boğan eller var, göremiyorum.
Kan kusarken bedenim, ağlayamıyorum.
Kulaklarımda bir sela okunuyor, ölemiyorum.
Öyle yorgunum ki, bitsin artık diyorum.
Saat gece yarısı otogardayım, ellerimde şiir yazdığım kalemler.
Beyaz bir kağıdı kirletiyorum senin gitmelerini anlatırken,
Uğultular ve koşuşturmalar kulaklarımı tırmalıyor.
Ve anlamsız cümleler içerisinde seni düşünüyorum...
Uykulu ve yorgun gözlerle adında duraksıyorum...
Hissiz karanlıklar sayfasından geliyorum, ellerimde sayısız yalnızlıklar...
Bir tebessüme bir iltifata açtı ruhum, sana teslimiyetim boşlukta olduğum zamanlardandı.
Üstümde yıktığın duvarlar var öldürmeyen acıya boğan duvarlar.
Gidilmiyor gidilemiyor yaşamadan yaşamaya çalıyorum senin için.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!