sunduğun hicran kadehiyle
yudumluyorum suskunluğu,
hüznüme katık oluyor
gözyaşlarım,
kaçırarak yüzümü
gerçeğin aynasından
Gizemli bir kıyametin kalbinde infilaktayım;
Yüreğim lime lime savrulur yörüngene,
Ulaşınca canıma diriltici nefesin
Parçalanmış duygular filizlenir yeniden
Ve derman muştulanır pörsüyen irademe.
Bitti bir rüyâ gibi gecelerim, gündüzüm
Şimdi vakt-i hâzan da hüsrân’a dönük yüzüm.
Can çekişen bir ömrün hasatından payıma
Düşen buruk tebessüm, hayat dolusu hüzün.
Seyraniyi seyre durdum
Mazinin sırrınısordum
İzlerine nazar vurdum
İzzetin nişanı vardı
Hakikatten hiç şaşmamış
gece erirken için için sabahın nefesiyle
bir gizem deryası iken kâinat
yola revan olmuşken zaman sıfır üç menzilinde
bir fay kırığı gibi apansız bölündü uykularım
Mekke’nin çığlıkları geliyor derinden derine
Çeçenya, Filistin, Irak ve tüm dünya
Yar! Sen yoksan güneş yok, ay yok, yıldız da yok,
Sen yoksan kâinatta bir coşku yok, hız da yok.
Sen yoksan lal oluyor tüm kelimeler bende,
Sen yoksan muhabbet yok, bir kelam yok, söz de yok.
Kulağım sesini arar tüm seslerin içinde,
Sensiz hepsi yoklukta; fısıltı yok, tiz de yok.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!