Ağlamıştın doğduğunda, giderken gülmek niye
Kimler astı dudağına o güzel tebessümü
Meleklermiydi söyle besleyenler Ay yüzlüm
“Firak bitti, dön artık” diyerek gülüşünü
Gözlerinden topladığım yıldız yıldız anılar
biliyormusun gurbet gözlüm
visalini umarak eskirken firak desenli günlerimle
ırmaklara kıvranarak akmayı öğrettim
rüzgarlara inleyerek esmeyi
yollara hasretle serilmeyi
izlerine yüz sürmeyi öğrettim bir birinin
Haydi git!
duyma, hissetme, önemseme
arkandan bıraktığım sessiz çığlıklarımı
Haydi git!
düşünme; her bastığın yerde izin,
dur durak nedir bilmez
bir serseri seyyâhım
izim kalır en girift labirentlerinde
kahır yüklü hayâtın…
gecenin içinden geçiyorum,
Hayat denen dert ile zaten belâda başım
Zoraki kambur gibi taşıyorum sırtımda
Bir an olsun dinmiyor yüreğimle savaşım
Örseliyorum sabrı cinnetin kıyısında
Adını yağmur bildim çatlayan dudağıma
Fısıldadım sırrımı
Durgun akan ırmağa,
Yatağına sığmadı;
Başını taştan taşa
Vura vura çağladı.
Ne zaman bir su görsen
Hicran damarlarıma yine kan verdim bu gün
Her nefeste içtiğim bade-i baldırandı
Ümitle bağlandığım her düşünce kördüğüm
Yanarken sığındığım can yakan hatırandı.
İpimi çeken elin özlemidir yandığım
Yüzakı bir tarihin yitik sayhasıyım ben
İzlerini unutup kayboldum yüreğimde
Haz duyardı gönüller yiğitlik türküsünden
Kölelik özlemleri yeşerir düşlerimde
Güller almış rengini şehitlerin kanından
Hayâl atım dur bilmez kapanmaz gönül gözüm
Hayretimi kışkırtan garip tablolar gördüm
Gördüm ki her tabloda bir başka esrar saklı
Gönül gözü perdeli bakar âmâlar gördüm
Her dem yansam revadır; kor ateşler içinde,
Aşk garip bir devadır; kor ateşler içinde.
Bir selamını özler gönlüm serinlik için,
Suskunluğunla yanar har ateşler içinde.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!