Yunus Akkale Şiirleri - Şair Yunus Akkale

10/12/1959 Yılında Kahramanmaraş ili Andırın ilçesi Canbaz Köyünde doğdu. İlköğrenimini köyünde, orta öğrenimini Andırın ilçe merkezinde tamamladı. Yüksek öğrenimini Gaziantep Eğitim Enstitüsün'de 1976-1977 öğretim yılında başladı. 22 Haziran 1982 yılında Isparta Eğitim Enstitüsün'de tamamladı. 11/01/1983 yılında Ordu İli Kumru ilçesi Kumru Lisesinde Fen Bilgisi öğretmeni olarak göreve başladı. Aynı okulda müdür yardımcısı olarak çalıştı. Kahramanmaraş/ Pazarcık Yatılı İlköğretim bölge okulunda öğretmenlik,müdür yardımcılığı görevlerinde bulund ...

Yunus Akkale

Dünya’ya sarılıp can veren canlar
Evi barkı bırakıp yaya yürüdü
Kırkından sonrası azıp sapanlar
Dünya’yı bırakıp; Ay’a yürüdü.

Çok zor bir yeri, bulur mezarlıkta

Devamını Oku
Yunus Akkale

Gülerde yüzüne ardına kuyu
Derin kazar kuyu, fırsat bulursa.
Ölmeden çıkmıyor belli ki huyu
Ameli özünde, maksat bulursa.

Köpekler bir olur, kuyruktan bağlı

Devamını Oku
Yunus Akkale

Evveli pavyonda, öyle bir prenses
Bu nasıl bir iş der, içinden bir ses
Aldanır gözyaşına, üzülür herkes
Derin kuyuya düşen, aptala bak

Efendi bunlar, baş yerde erkânı

Devamını Oku
Yunus Akkale

Arar dururda, her kulda kusuru
Kuşlarda konduğu, dalı ne bilir.
Kalmaz rahatı, bozulur huzuru
Soğan tadını, balı ne bilir.

Bozulur mayası edebi hayâ

Devamını Oku
Yunus Akkale

Gezip tozup seyran ettiğim yaylalar
Hala durur mu serin yeli estiği yerde
Yılkıları bağlayıp, at koyduğum tavlalar
Hala durur mu bakıcısı baktığı yerde.

Sümbül lalelerin açtığı bağlar

Devamını Oku
Yunus Akkale

Dününü bilseydi bu günün genci
Düşmanı tanı hakikat burada
Nifak tohumu eker senci benci
Gözünden tanı isabet burada

Dostluklar varken ne gerek kavgaya

Devamını Oku
Yunus Akkale

Selam saldın, kelamla deldin yüreği
Güle ağlaya, mızraba dönmüşsün
Bükülmez yiğidin, güçlü bileği
Sağlam çelikken, ahşaba dönmüşsün.

Can bir rüyadır, Dünya’da geçici

Devamını Oku
Yunus Akkale

Yıl bin dokuz yüz seksen sekiz aylardan ocak idi. Bir davul sesi bir de zurna sesi yankılandı name name, bu bir horon havası değildi. “ Ordu’nun dereleri aksa yukarı aksa! Vermem seni ellere Ordu üstüme kalksa” çalınıyordu. Bu açıklı namenin sabah sabah söylenişi, alışılmışın dışında tuhaftı. Tuhaftı neden tuhaftı? Belli ki, bir göçmen kuşun göç kervanı hazırlanıyordu.
Her zaman böyle bir kervan yola çıkacağı durumda, şerefeden dört bir yana dalga dalga yayılan saba makamında sala okunurdu. İşte bu göçün en hazin yanı böyle değildi. Sessizden geldiği gibi sessizden gidiyordu. Yoğ yo sessiz sedasız gitmeye hazırlanıyordu. Kimsesizdi; bir kaç damla gözyaşına hasret gidiyordu. o hasretti ana gözyaşlarına, arkadaş kardeşti ama ne olursa olsun ana, baba, bacı gözyaşları gerekti. Ama hayatın bir garip cilvesi ki, ana da ana gözyaşlarına hasretti. İstemem analar ağlamasın ama analar yüreği yufkaydı, ta ezelden yanıktı.
0, hep gözyaşları bekler dururken teneşirde, tahtalar ağlıyordu. Hem de öyle ağlıyordu ki, gözyaşları göle dönmüştü bile... Zemine n’ olmuştu bilmem, bir damlasını bile içmiyordu. Nice nice canları yutarken, ne bilem belki de iştahını kabartmak için böyle yapıyordu. Açlığın giderilmesinden sonra gözyaşlarını içecekti. Bu göçen ne Mührü-ü Süleyman ne de Yüzüklü Süleyman’dı. Ama o, da o Süleyman’ların akıbetine mazhar olmuştu. Zaten sormamıştım adını gerek yoktu, nasıl olsa bir göçmen kuştu; göçüyordu işte bildiğim bu kadardı. Birisi Süleyman’ım n’ oldu sana Süleyman’ım yalnız bırakma bizi diyordu. Süleyman duymuyor tüyleri bile ürpermiyordu. Fani kulakları fani mahlûkata kapalı ebediyete açılmıştı. Bizlerde hüzün kervanı yükünü kapımıza boşaltırken, o belki, ebediyetin gül bahçesinin bir köşesine kervanını_konduruyordu. Ne bilmeli? Belki de ateş çemberi içinde ateş böcekleri gibi dönecek..Dönecek. Dönecek
Merhametlinin yüceliğinden varsa, özünde bir zerre konacaktı yine Cennet bahçesinin köşklerine Varacak Kevser kenarına içecek Kevser suyundan.
Bu kervanın yüklenmesinde bir hayli de kervancı vardı. Bu
Bu kervanın yüklenmesinde bir hayli de kervancı vardı. Bu kervancılar denklere ilmik atmak yerine birbirlerinin ellerine, gözlerine bakıyorlardı. Kendi ceplerinde kendi azıklarında değil de birbirlerinin azıklarında ceplerinde teselli buluyorlardı. Kervancılar reisi haramilerle mangır hesabında cana can dişe diş pazarlığında alan memnun veren memnun gülüp oynuyorlardı.

Devamını Oku
Yunus Akkale

Hayrola neden böyle, afra tafra
Mide bulatırda kustuğu safra
Yiyin, için nimeti çok bir sofra
Kuduz olup ta, kudurmak olmaz ki.

Yaptın yapacağın olduk perişan

Devamını Oku
Yunus Akkale

Yakar kavurur insanı hasedi
Her yerde ot olur biter fesadı
Eline geçince birçok fırsatı
Nazarı def eder maşallah beyim

Yunus dilinden düşürme besmele

Devamını Oku