Yalanlara inandık kurduğumuz düşlerde
Bir de kendimize inandık küçük oyunlardaki rollerde
İhaneti içtik avuç avuç.
Damla damla gerçekler doldurmadı gönül havuzumuzu
Kimi zaman yazılan bir şiirdeki bir mısraya saklandı
Yaşamak ne zor şeymiş
Hasretler eşiğinde bir soğuk zincir vedalar
Gündüzler gecemsi, geceler acımsı
Yoksun şiirlerin kucağında bir buruk tat elvedalar
Yağmurlar bulutların saklısı
Susuyorum sırrında.
Hayalimde bir dünya taşı toprağı mavi
Kaç bahar kaç yaz geçti bir türlü varamadım
Dört mevsim on iki ay gülü yaprağı mavi
Uzandım dallarına bir türlü eremedim.
Hani masal derler ya sanki bu öyle bir şey
Ne zaman bulutlar ağlasa gülüşlerim yasaklandı
Ay ışığının hasreti çoğaldıkça çoğaldı
Öyle anlar geldi ki
Yedi veren duygularım incecik bir duman gibi
Gök kuşağının kucağına saklandı.
Sazımın tellerinde, nağmeler çoktan sustu
Nemli kirpikleriyle, an gibi sekti yıllar
Bahar yağmurlarında, yollara ölüm pustu
Beyaz kefen içinden, kan gibi aktı yıllar.
Bütün sözler tükendi, sus olan dillerimde
Yokluğumu giydim yine üzerime
Gölgem biçare
Etrafta kimseler yok
Sadece ben ve yokluğum
Uzanıyorum yıldızlara
Artık kana kana içiyorum yalnızlığı.
Bozuk Bozuk
Kime ne söyleyim, kime ne deyim
Kullar bozuk bozuk özüm perişan.
Özüm türab olmuş dönülmezdeyim
Yollar bozuk bozuk izim perişan.
Diye, Diye
İşte şu dünyaya, geldik gideriz,
Ellerin gülüne, al diye, diye.
Ezelden ahiri, niyaz ederiz,
Gönlümle hasbıhal ettik dün gece
Ezelden dertliymiş, dur diyemedim.
Anlattıkça yandı dil hece, hece
Üzüldüm benim de, var diyemedim.
Bir hayli dertleştik saatler boyu
Nicedir ki çığlıklar semah durmuş dönmeye
Tıkamayın kulağı siz de duyun ha beyler.
Nasılsa alıştık biz beden beden yanmaya
Bir, iki, üç fark etmez siz de sayın ha beyler.
Sakın bozulma oğlum isimli şiiriniz çok güzel, teşekkürler
Dağ, taş,.... hüzünde,
olacaktı galiba.
Elinize, dilinize sağlık.
Dr.Abdullah Özdemir