Mana-i ilahi...
Korkuyorum vaktinde huzurunda olamamaktan taat için
Unutmuş olmaktan, yanılmış olmaktan
Sana sığınıyorum her daim Celalinden
Sessiz çığlıklarıma ses veriyorsun en derinlerden
Tohumların sessiz çığlığı...
Su vermek istemiştim susamış ağaçlara, kurumuş topraklara
Bu niyetle çıkmıştım yola,
Canım babamın meftun olduğu Kirazlı kabristanına
Bilemedim suya doyan toprağın insan bedenine doymadığını
Üzgünüm...
Canlar cananı...
Yine sitemkarsın bu akşam bana
Biliyorum hep nazlısındır bu aciz’e
Esmiyor meltemin, güller sus pus olmuş
İçine kapanmış soluk yıldızlı gökyüzü sanki melil...
Varlıktan hiçliğe...
Ansızın geliyor
Sefa da, cefa da
Sefaya dalmadan
Cefada kabarmadan
Hidayet…
Koca sıra dağlar edep timsali
Yemyeşil cennet örtüsü bedenini saran
İlahi mesajı haykırıyor gök kubbe altında
Çıplaklığa isyan edercesine sessiz ve derinden …
çorak gönüller…
güller soluyor
şehitler diyarı ülkemde
nedensiz…
ruhlar yükseliyor
Büyük lütuf…
Hayat çok yeknesak
Hane-i saadetime her dönüşte
Ağır ağır çıkarım mermer basamakları
İsyan ettiğim her şeyi ezercesine
Can Erzurum…
Nerden düştü aklıma bilmem
Bir hasret turu yaptım bir an
Erzurum türküleri eşliğinde
Sanal alemde...
Yollar...
Anadolum benim
Gül kokulu yarim
Baba ocağı, ana kucağı
Cennet yurdum
Anadolum
Canan bir muhabbet ister canından
Lâkin dilde derman elde takat kalmamış ne bilsin canan
Herkes bulmuş merkezi, kazığı çakmış çoktan
Bir ben kalmışım meğer avanakasnak gibi debelenen.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!