İçimde susmak bilmeyen bir ses,” YAZ ” diyor.
Zamanı uzayan yolda akrep yelkovanı izliyor.
Perdeler çekilirken akşamın üzerine,
Dolunay şavkıyor gizemli rengiyle,
Özlemler büyüyor o büyülü güzellikte,
Yakan kıvılcımlar akıyor içime…
Tüm ihtişamıyla gülümsüyor dolunay
Kar yağmış gibi gece parlak ve aydınlık.
Hüzünlü gözlerin en şahanesi,
Rüyalardan çıkıp gelişi
Ben onun en divanesi.
Çılgınım haykırıyorum,
Beni seviyor musun söyle!
Bakışları versin cevabı…
Hiç kimseyim ben ünsüz, kalbi kırık bir martı,
Dolaşırım gökyüzünün mavi vadilerinde,
Kaybettim her şeyimi kayıp gitti ellerimden,
Bakakaldım sadece dilim lal
Daha önceleri hiçbir çiçek izlememişti beni,
Her yanım lale tarlası şimdi.
Lalelerin kızıllığı canımı acıtıyor.
Yaramdan akan kan yakut rengi,
Sebebi bu belki kalbim ağrıyor.
Denizi duyuyorum içimde dalga, dalga
Uğultusu, başım dönüyor, midem kabarıyor.
Dolunay gecesinde beni deniz mi tutuyor?
Ah! Bir de yüreğime çöküp oturan o çığlık,
Alır başımı uçarım geceleri yarasalarla.
Ölüme davetiye yazan,
Kan emicilerden korkar mı?
Bazen uykunun kucağına düştüğüm de oluyor.
Gözlerim kapalı uykulu şiirler yazıyorum.
Şarkı söyleyemiyorum dilim dönmüyor.
Gücüm yetmiyor.
İki dudağının arası derin bir uçurum,
Dibinde benim mezarım…
Aklım başımdan gitmiş seninle sarmaş dolaşım.
Bir yanan bir sönen
Göz kırpan deniz feneriyim
Hararet, hararetim var.
İçim dışım yangın yeri
Ak güvercinler ve beyaz kanatlı bir melek,
“Ateşi çok yüksek, kırk bir nokta üç! ” diyor.
Seni şaşırtmadı mı yükselen bu ateş,
Nere..de..sin dolunay?
Dinmez ER / 2015. 08. 18 /
Dinmez ErKayıt Tarihi : 20.8.2015 19:23:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Dinmez Er](https://www.antoloji.com/i/siir/2015/08/20/yuksek-atesli-sizofren.jpg)
Hararet, hararetim var.
İçim dışım yangın yeri
Ak güvercinler ve beyaz kanatlı bir melek,
“Ateşi çok yüksek, kırk bir nokta üç! ” diyor.
Seni şaşırtmadı mı yükselen bu ateş,
Nere..de..sin dolunay?
Gece gece güzel bir şiir okuttun Dinmez şairim yüreğin var olsun
Seni şaşırtmadı mı yükselen bu ateş,
Nere..de..sin dolunay?
sözünü ettiğim şiiri çok beğenmiştim sizin şiirinizi de öyle....
Gönülden kutluyorum. Ayrıca 'Kaldırımlar' şiirini de burada paylaşıyorum izninizle. ..
KALDIRIMLAR
I
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...
II
Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.
İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.
Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...
III
Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.
Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.
Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.
Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...
Necip Fazıl Kısakürek
usta kalemin duygu deryası yüreği yine çağlayan şelale olmuş duygulu ve sitemkar dıyguların gergefte işlenişi gibi işlenmiş duygular kutluyorum
TÜM YORUMLAR (6)