Siz ne bilirsiniz ki,
Hangi hicranın hırsıyla haykırdığımı,
Hangi sokaklarda savrulup sustuğumu,
Sessiz sedasız, soluk bir köşeye sığındığımı,
Ve satırları, sızıyla sımsıkı yoğurduğumu.
Siz ne bilirsiniz ki,
Hangi ateşlerde alevlere adandığımı,
Hangi hayalin hevesinde harcandığımı,
Gökyüzüne bir ağıt gibi akıp karardığımı,
Ve bu uçurumlarda yalnızlığa sarıldığımı.
Siz ne bilirsiniz ki,
Hangi baharların bağrında buz gibi üşüdüğümü,
Hangi sevdanın sonunda sessizce süründüğümü,
Bir ömrü, özlemle örülmüş bir duaya bölündüğümü,
Ve bu yaralı gönlümle kaç feryat döşediğimi.
Siz ne bilirsiniz ki,
Hangi suskunluğun sabrında yıldızlara baktığımı,
Hangi masum hayale hasretle tutunduğumu,
Kendi içimde kırık bir kalbi susturduğumu,
Ve yazgının harf harf ruhuma kazındığını.
Siz ne bilirsiniz ki,
Hangi vedaların ıssızlığında yitip gittiğimi,
Hangi ayrılığın ardında umudu bitirdiğimi,
Bir zamanlar kendi sesimi bile yitirdiğimi,
Ve dipsiz kuyularda acımasızca itildiğimi.
Kayıt Tarihi : 14.7.2023 04:44:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiir, toplumun ve çevrenin göremediği, anlamadığı ya da umursamadığı bireysel bir acıyı dile getirir. Bu acı, şiirin öznesinin içinde biriktirdiği kırık hayaller, kaybolan umutlar ve derin yalnızlıklardan oluşur. Şair, herkesin kendi yolculuğunu bilmeden, sadece yüzeyde gördükleriyle bir yargıya vardığını anlatır. Ancak, öznenin dünyası derindir; o dünyada hicranla, suskunlukla ve çaresizlikle harmanlanmış bir hayat vardır.