Sen aslında bana kızgın değilsin.
Kızgın olduğun şey; yarım bıraktığın cesaretin, söyleyemediğin sözlerin, içinden gelip de susturduğun duyguların.
Kendine kırgınsın…
Kalbini dinlemek yerine aklının gürültüsüne kulak verdiğin her ana, adım atmaya cesaret edemediğin her fırsata, beni severken bile kendine “hak görmediğin” o sevgiye kızıyorsun.
Ben değilim seni öfkelendiren, kendi içinde bitiremediğin savaşların yükü bu.
Korkularınla yüzleşemeyip, duygularını yarım bıraktığın için öfkelisin.
Beni sevdin — hem de öyle bir sevdin ki, bu sevgiyi taşıyamayacağını sandın.
Ve o yüzden gittin…
Kendini korumaya çalışırken beni değil, aslında kendi içindeki o saf sevgiyi terk ettin.
Şimdi bana değil, kendine yabancılaşmanın acısıyla yanıyorsun__ve ömür boyu yanacaksın...
Bir yanın hâlâ beni arıyor gecelerde, sessizliğin içinde adımı fısıldıyor belki.
Ama diğer yanın susmayı tercih ediyor, çünkü konuşsan yeniden düşmekten korkuyorsun.
O yüzden sustun…
Ve o sustukların büyüdü, aramıza bir duvar ördü.
Biliyorum, bana değil, o duvarın ardında bıraktığın kendine öfkelisin.
Beni değil, o gecikmiş adımlarına, o yarım kalmış umutlarına kızıyorsun.
Ve ben, bütün bunları anlayarak sessizce izliyorum seni.
Ne seni suçlayabiliyorum, ne de kendimi savunabiliyorum.
Çünkü bazı ayrılıklar bir tarafın isteğiyle değil, kaderin eliyle olur.
Bazı insanlar sevdiği için gider, bazıları ise gitmek zorunda kalır.
Ben seni affettim__Ben seni AFFETTİM..
Kızgınlığını, suskunluğunu, yarım kalan cümlelerini… hepsini.
Çünkü biliyorum, bana değil, kendi içinde bitmeyen fırtınalarına yenildin sen....
Belki bir gün, o içindeki öfke diner, korkuların susar...
Ama zaman sana kaybettiğini vermicek...Bizi...
Kayıt Tarihi : 25.10.2025 18:55:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!