insan hangi dilde karanlığına sımsıkı sarılıp uyur ki
içindeki açan güneşleri hangi mızrakla vurur kanatır ki
minyatör apartmanların derdini birkaç çam birkaç köknar birkaç çınar dinler
insanın derdiniyse
çıplak duvarlar ve sırsız aynalar
dallarını yaşlı kargalara kiralayan ağaçların şımarıklığını andırıyor günler
küçük mutlulukların ayak izlerinde saklanıyor
yüzlerimizdeki korkular endişeler
kalbimi ne zaman aralasam dipsiz bir kuyuya düşer
sesimde yorgun incirlerin kekremsi tadı
artık kimsesiz ağaçların arka bahçesiyim
ne zaman aşka yönelsem
kendimi sahte aşkların fırtınalı depdebeli bekaretinin
göbeğinde bulurum
oradan acıyla oradan öfkeyle oradan yıkılmışlıklarla
güven bağlarımı keserek kaçarım bağnaz şehirlerin tımarsız yüzlerine
koşarak otururum kösnül evhamlarımı körelmiş sevinçlerimi toplayarak
her gece sokağa kapanmakta olan pencerelerin önüne atarak
bu dünya kokuşmuş sansarların aç gözlü kurbağaların bataklığı
korkuların şüphelerin kazan kaynattığı acıların kederlerin
göğsünden beslenen melez kaygıların son basamağı
kaçak ölüleri ihbar eden bir zaman yolcusunun hikayesinin
kanlı ellerinden doğmuşsam benim suçum benim kabahatim ne
ve ayak uyduramamışsam yaşamın keskin jargonlarına
delirmekle yaşamak arasında gidip gelmişsem hep
son biletini de benim için acımadan kessin zaman
tuzu kuru dünyanın sahte gözyaşlarıyla usul usul uğurlanacaksam da
olsun
hiçlik kazanlarında ebedi kaynamalara da
-eyvallah
.......
2912202423:44
Ayşe Uçar
Kayıt Tarihi : 20.1.2025 08:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!