Saatin tik tak sesleriyle geçen ömrümüzde,
Her gece çürüyüp giden takvim yaprakları,
Gülümsediğimiz - ağladığımız her günümüzde,
Ölüme doğru koşarak atıyorduk adımları.
Yağan yağmurun her damlasıyla birlikte,
Gözlerden dökülen kimi sevinç kimi hüzün yaşları,
Alıp verdiğimiz her nefesimizde,
Ölüme doğru artıyordu kalp atışları.
Belki hüzünle doluydu toprağın altı,
Belki de hasretle yeşeriyordu üstü,
Koldaki saat duvardaki takvime hasret,
Ölüm kokan günler herkes bir yere yolcu.
Elmanın üzerindeki diş izleri kadardık,
Sayılıydı ömrümüz belki biz abarttık,
Şu dünyadan göçüp gidenleri gördükçe,
Onlara ağladık kendimizi aldattık.
Üç günlük dünya, hiç bitmez sandık,
Oturduk, güldük, eğlendik, ağladık,
Bir gün kapımız çalındı istemsizce,
Sıra bizdeydi biz de yolcuyuz artık.
Yatırdılar musallaya, dediler: müslümandı,
Elhamdülillah; koydular bizi bir çukura,
Attılar ellerindeki kürekle iki dolum toprak,
Sonra, Allah günahlarını affetsin, dediler; kendilerini unutarak.
Kayıt Tarihi : 16.1.2020 16:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!