Sayın Cumhuebaşkanı Abdullah Gül’e istirhâm-name
Lûtf-i Hakktan bir selâmet görmüyorsan, yok değil
Nasb-edilmiş bir de nîmet görmüyorsan, yok değil
Lûtf-i Hakk = Allahın Lutfu
Nasb = tayin edilmiş
Nîmet = iyilik, lutuf, ihsan
Muhterem halk başkanından var bir isrirhâmımız
Arzumuz sizden ferâset. Görmüyorsan yok değil.
Halk başkanı = cumhur reisi
İstirhâm = dilek
Ferâset = keskin anlayış
Son zamanlar bâzı insanlarda hürmet kalmamış
Âşinâlardan nezâket görmüyorsan yok değil
Dostların meclislerinden gelme birkaç kimseden
Bir dürüst ikbâl ve izzet görmüyorsan yok değil
Yaptığın her şeyde müsbet bir teşekkür karşısı
Kendi köylünden mezellet görmüyorsan yok değil Mezellet = hakirlik, itibarsizlık
Varlığından bir değer düşmüşse, düşmanlar kadar
Dostlarından bir mezemmet görmüyorsan yok değil
Mezemmet = kınama, yerme, tenkit
Cümle halktan gizli bir cevr saklamaktan korkmadın
Sende elmastan cesâret görmüyorsan yok değil
Cevr = haksızlık, gadir
Dûn yaşarken yerle yeksân gelse nefsin her sefer
Çektiğinden fazla mîhnet görmüyorsan yok değil
Dûn = aşağı bir hayat
Yerle yeksân = toprakla bir
Mihnet = dert, sıkıntı
Kendi kendinden de memnun kaldığın müddetçe sen
Dehr-i fânîden letâfet görmüyorsan, yok değil
Dehr-i fânî = geçici dünya
Yaptığın seyrânla bağlanmış fakat kırk yılda bir
Gittiğin yerlerde hürmet görmüyorsan yok değil
Seyrân = geziler
Çok zamanlar şen yaşarken bir felâket karşısı
En karanlık günde selvet görmüyorsan, yok değil
Selvet = huzur, mutluluk
Gezmelerden pek yorulmuş çok ta’ab kalsan bile
Sende sonsuz bir metânet görmüyorsan yok değil
Ta’ab = yorgun
Metânet = sağlamlık
Durmadan hiç bir zaman her yevm etmişsen duâ
Celle Hakktan lûtf-i rahmet görmüyorsan yok değil
Yevm = gün
Celle-Hakk = yüce Allâh, ulu tanrı
Tûl-i ömrün şuğl için sarfettiğn günlerde de
Bir namazlık kâfi müddet görmüyorsan yok değil
Tûl-i ömr = ömrün boyunca
Şuğl = iş, vazife
Bir devâsız dertle kerhen gittiğin müsteşfede
Genç muvazzaftan muhabbet görmüyorsan yok değil
Kerhen = istemiyerek, hoşlanmıyarak
Müsteşfe = şifâ yurdu, hastahane
Her zaman yaptırdığın pek basît işlerde de
Bâzı günler sırf akâmet görmüyorsan yok değil
Akâmet = verimsizlik, kısırlık
Zemm edilmekteyse nefsin bir sebep bulmak gerek
Öz dedenden nakl-verâset görmüyorsan yok değil
Zemm edilmekteyse = kınanıyorsa
Verâset = verâsetten kalma
Hayli müsrif halka bir bak gezdiğin köylerde çok
Gördüğün çöplükte kıymet görmüyorsan yok değil
Beldemizden hem çalışkan, hem dürüst bir bankada
Sâf sudan berrak şefâfet görmüyorsan yok değil
Şefâfet = şeffaflık
Câhil olsun, kâmil olsun fertte haysiyyet gerek
Zengin insanlarda zillet görmüyorsan, yok değil
Zillet = hakirlik, aşagılık
Halkı milyonlarca rakkam yükselen Türkiyyede
Bâzan iymânsız dalâlet görmüyorsan yok değil.
Dalâlet = sapıklık
Doğru yoldan çıktı nâmussuzların cinsiyyeti
Haddeden sapmış rezâlet görmüyorsan yok değil
Haddeden sapmış = hududunu aşmış
Tez yapılmış bazı tahminler yanıltır fâili
Hevn olan şeylerde külfet görmüyorsan yok değil
Fâil = yapan
Hevn = kolay
Külfet = zorluk
İlmde mevzu-bahs okullar fazla me’zûn vermiyor
Beklenenden çok cehâlet görmüyorsan yok değil.
Mevz-bahs = ismi geçen, konuşulan
Kendi resminden de tatmîn olmayan mahkumların
Aynasından başka sûret görmüyorsan yok değil
Sûret = görüş, resim
Memleket terkinde var servet kazanmak kaygısı
Hicrolan gurbette hasret görmüyorsan yok değil
Hicrolan = ayrılık olan
Şimdi mekteplerde gençler garba dönmüşlerse de
Eski tertip hulka hürmet görmüyorsan yok değil
Hulk = ahlak, terbiye
Elde mescitler dolarken bayramın son günleri
Kuşkusuz dilbend ibâdet görmüyorsan yok değil
Elde = yabancı memleketlerde
Dilbend = gönül açıcı
Milletin göz nûru olmuş gençlerin kalbinde çok
Toplanan yüksek meziyyet görmüyorsan yok değil.
Meziyyet = üstünlük
Harpte ölmüş her çocukçin bir şefâat yalvaran
Annelerden tıfl’a rahmet görmüyorsan yok değil
Tıfl = çocuk
Tarlalardan raptı kestik köyde rençber kalmadı
Beldelerden şehre hicret görmüyorsan yok değil
Rabt = bağ, alaka
Hicret = göç
Her şehirden bir vekil yollandı yüksek meclise
Bâzı meb’uslarda hiddet görmüyorsan yok değil.
Partiler nezdinde uygun hoş konuşmak karşısı
Gayr-i münbit bir rekâbet görmüyorsan yok değil.
Gayr-i münbit = verimsiz
Parti kurmuş kibriyâ ismiyle memlû listede
Zikolandan başka namzet görmüyorsan yok değil.
Kibriyâ = büyükler
Memlû = dolu
Hem rezâlet hem şikâyet meclisin koynundadır
Orda bir mestûr siyâset görmüyorsan yok değil
Mestûr = saklanmış, gizli
Her seçimden sonra meb’uslar gider tekrar gelir
Halka hizmetkâr hükûmet görmüyorsan yok değil
Bir derin devlet kurulmuş, gizli korkunç sahnede
Resmedilmiş vech-esâret görmüyorsan yok değil
Vech-esâret = esaretin yüzünü
Yok mudur dünyâda cumhûrdan şikâyet merci’i
Halka ez’âr bir sadâret görmüyorsan yok değil
Cumhûr = halk
Meci = baş vurulacak yer
Ez’ar = gaddar
Sadaret = başkanlık
Ekseriyet zulmu her dem Tanrı ihsânın kısar
Pek yayılmış havf-ı devlet görmüyorsan, yok deği
Havf-ı devlet = devlet korkusu
Eslihânın keşfi mutlak yaptı eflâk keşmekeş
Dehr-i dûn ufkunda zulmet görmüyoysan yok değil
Eflâk = dünyaları
Eslihâ = silahlar
Dehr-i dûn = aşağılk dünya
Komşu devletlerle, milletlerle çarpışmak yeter
Harp işinden bir felâket görmüyoysan yok değil
Zorba devletlerle cenk-bâz milletin kalbinde hep
Hıfz olan sonsuz hamâset görmüyoysan yok değil
Cenk-bâz = savaşçı
Hıfz = saklı
Hamâset = yiğitlik, kahramanlık
Arzda mevcut bir modern devlette tahmin yaptıran
Köhne-sâl olmuş kehânet görmüyorsan yok değil
Köhne-sâl olmuş = eskimiş
Kehânet = falcılık
Bir taraftan çok tahammül gösterirken köylümüz
Bi-l-umum halktan şikâyet görmüyorsan yok değil
Feyz yolundan naklolan yaşlanmanın son meyvası
Lezzetinden bir alâmet görmüyoysan yok değil
Feyz = verimli
Sıhhatın sağlamsa ger hâlâ yaşantın var demek
Her yıl Allâh’tan da nusret görmüyoysan yok değil
Nusret = yardım
Şen hayattan zevk alırken kalbinin hıfz ettiği
Hakka atf ferhunde şehvet görmüyorsan yok değil
Hıfz = saklama
Hakka atf = Allaha yönelik
Ferhunde = uğurlu, mübârek
Şehvet = kuvvetli istek
Göçmeden yüzlerce yıl dünyâda sağ kalsan bile
Kabre dek sessiz azîmet görmüyorsan yok değil
Azîmet = yolculuk
Kimsesiz makberde yalnız kaldığın son haddede
Rûh veren kalbinde kudret görmüyorsan yok değil
Hadde = hudut
Kudret = tâkat, güç
Halk için hizmet yaparken hayr-ı ictâat gerek
Bunda meşrû bir zarûret görmüyorsan yok değil
Hayr-ı icrâat = hayırlı faaliyetler
Halk bütün kalbiyle candan fazla medyûndur size
Bir tükenmez saygı-hürmet görmüyorsan yok değil
Bunca yıllar bir rahatlık faslı beklerken Fatin
Başkanından bir mürüvvet görmüyoysan yok değil
Fasl = mevsim
Mürüvvet = yiğitlik, iyilik severlik
Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün
/ . / / / . / / / . / / / . / /
Kayıt Tarihi : 16.6.2008 01:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!