Yiyecek ekmeği, içecek suyu varmış &
Ev kalabalıktı. Feriha hanım, terasta neşe ile yenen yemekten sonra alt kata indi. Baktı, çöp hayli dolmuş, o saatte pek çöp atılmazdı ama götürüp atmak istedi. Damat televizyon izliyordu salonda. Çöpü aldı ve çıktı. Bahçeyi geçti, bahçe kapısını açtı ve çıktı. Çöp kutusuna kadar yürüdü, kapağını açıp çöpü attı. Ne çok çöp dedi. Hemen her evde iki ya da üç aile vardı. Yazlıklar dolu, dolu neşe içindeydi. Bu saatlerde çoğu ya denizde olur ya da evde yemekte veya da çayda. Feriha hanım giderken koca bir karton parçasının damadın arabasına yakın durduğunu görmüştü. Onu almak için eğildi ve çekmeye başladı, yanda ki evin bahçe kapısının önünde siyah bir şeye başını koyup yatan adamı gördü. Zayıf bir adamdı yüzü görünmüyordu. Üzerinde soluk bir atlet, siyah bir şort vardı. Aldırmadı, kartonu iyice duvarın kenarına çekti, içine büyükçe bir taş koydu rüzgâr yeniden savurmasın diye. Doğruldu, adama baktı. Hala oradaydı, ayak sesine dönüp bakmamış ya da hiç kımıldamamış olması dikkatini çekti. Biraz baktı öylece, sonra ama o evde kimse yok bu kim ki orada yatıyor diye merak etti. Döndü gitmek istedi, ama gidemedi meraklandı. Damada seslendi. Kapı açıktı ama damat duymadı. Televizyonun sesi yüksekti. Sonra evin kapısına kadar gitti. Serkan, Serkan! Diye seslendi. Damat kapıya geldi.
- Efendim, ne oldu?
- Bi baksana şurada bir adam yatıyor merak ettim.
Serkan telaşla terliğini giyip geldi.
- Hani nerde?
Önde Feriha Hanım, arkada damat bahçe kapısında çıktılar. Adam hala yatıyordu. O orada kızı onların sesini duyup gelmişti. Serkan adamın yanına gidip seslendi adama. Adam hafif döner gibi oldu nerdeyse düşecekti. Serkan tuttu.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla