Yaşlı adam şöyle der genç kıza: “Saçlarınızın teli neden bir özgürlük ipi! ” Kız önce duraklar ama sonra yanıtlar: “Ayın mavi olduğu gün vardır, işte o zaman saç tellerimin herbiri ‘mehtabın kırık dal uçları’dır.”
Yaşlı adam tatmin olmamıştır bu yanıttan ve yine sorar: “Peki, ya özgürlük! ”
Kız şöyle der: “Özgürlük hiç yok ya da hep var! ”
Yaşlı adam kıza “O zaman aşk nedir? ” diye sorar. Kız da şöyle der: “Sabahları erkenden kalkıp buz gibi mavi suya girdin mi? ”
“Evet” der, yaşlı adam; “gençken sabahları erken kalkar ve soğuk sulara girer, yüzer yüzerdim. Peki bunun konumuzla ne ilgisi var? ”
Kız bir kez daha konuşmaz, yaşlı adam da başka bir soru sormaz. Birlikte güneşin batışını izlerler, sonra ardından mavi ay çıkar. Onu da izlerler.
Aslında adam çok da yaşlı değildir, ağır adımların arifesindedir, kız ise mavi bir damladır, Yunanca şarkıdan dökülen.
Adamın aklı tüm kederle dolar, yüreğine bir tembellik çöker, ardından bir Akdeniz hüznü basar, bulutlarla yarışan.
Adam, yolculuğa hiç çıkmamış bir yolcu, kız hatlarıyla karayeldir. Bedeni ayın hilalinden düşmüştür; bir şarkıyı gözleri kapalı söyler.
Adam dinledikçe içine çeker kızın parmaklarının inceliğini ve der ki: “Kalbim unutma Eylül sesini! ”
Aradan yıllar geçer, genç kız olgun bir kadın olur; yaşlı adam da toprakla bütünleşir. Kadın her yıl ayın mavi olduğu gün, ki bu Eylül’dedir, yaşlı adamla oturdukları deniz kıyısındaki banka gelir, önce güneşin batışını izler; sonra mavi ayın doğuşunu!
Sular yine soğuktur...
(Ben Hep Seni Yazdım, Özgür yay. 2008.)
Atilla BirkiyeKayıt Tarihi : 19.4.2016 12:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!