Ya bütün lütfunla gel, ya rahat bırak
Esir aldın beni, gönül sana tutsak
Şiirler suskun, çorak toprak gibiyim
İşit! son kelimem kül oldu; yanarak
Lal olur dilim; hayaline bakarak
Yeşil yaram, yeşil yazım, yeşil kışım
..
Hayattan ümidi kestiğim yerde
Tesellim olacak yeşil gözlerin.
Kapanmaz yaraya, onulmaz derde
Devalar bulacak yeşil gözlerin.
Sensiz gecelerde ağladığımda
Bir feryattı ismin hep dudağımda
..
Ona her bakışta gözüm kamaşır,
Sanki nur saçılır yeşil gözlerden.
Başka âlemlere, başka dünyaya,
Kapılar açılır yeşil gözlerden.
Ağlarken süzülür yaşın altında,
Uyurken çok güzel düşün altında,
..
Yeşil dağdan çıkarsın,
Gümüş haneden akarsın.
Nice ocaklar yıkarsın,
Boz bulanık yeşil ırmak.
Her yana uğrar bir kolun,
Yıkıyorsun sağın solun.
..
Yurdumu sorarsan cennetten köşe
Anlatayım dinle Yeşil Ercişi
Bir gün ola yolun buraya düşe
Anlatayım dinle Yeşil Ercişi
Her yöreye açık işlektir yolu
İnci kefal balık çaylarda dolu
..
Mutluluk ormanının derinliklerinde, huzur ve mutlu isimli iki yol ayırımının kesiştiği noktada, yedi kandili içinde taşıyan, cezve şeklinde yıldız kümesi varmış. Bu yıldız kümesi tüm canlı ve cansız varlıkları farkındalığa ulaştırırmış. En çok değer verdiği ise sonbahar da bağbozumu yaşadığında topladığı yıldız değerleri yaprak sepetinin içine yerleştirmekmiş. Yerleştirme sebebi ise katkı sağlamakmış. Yeşil kelebek yardımsever ve paylaşımcıymış.
Yeşil kelebek farkındalık için seyahatteymiş. Kozasından çıktıktan sonra, değişim ve gelişimini tamamlayabilmek için, fedakarlıkta bulunmuş, özverili davranmış. Birliktelik için uzak diyarlara da gidebiliyormuş. Fakat elinde kalan hep sıfır rakamıymış.
Mavi Kelebeğin misyonu değişimci düşünüş tarzı ile canlıları özgürleştirirmiş. Her özgürleşene küçük sözler ile ay dede hediye edermiş.
Sarı Kelebeğin misyonu ise gülümsetmekten yanaymış. Her türlü renkte, şekilde kare, daire, dikdörtgen, üçgen gibi bakış açısı gözlükler takarmış.
..
İçime yokluğun acısı çöktü
Beklettiğin yeter gel yeşil gözlüm
Bulutlandı gözüm yağmurlar döktü
Akan yaşlar inan sel yeşil gözlüm.
Bakarken yüzüne, bir hoş olurum
Bütün yeşillerde seni bulurum
..
Aramayın beni artık
Göçtüm yeşil diyarlara
Yalnızlığa talim olduk
Göçtüm yeşil diyarlara
Sesi çıkmaz bu diyarın
Yarimin yanına varın
..
Gülümsün dedim canımı verdim
Susadın kanımı verdim sevgilim
Dertler deryasında bıraktın beni
Aşkından soldu yeşil yaprağim
Besledim güllü kanımla canımla
El bağim soldu yeşil yaprağim
..
Kaybettim yazık dengim bulmuşdum
Bende bir an için de mesut olmuşdum
Yeşil gözlerine senin bakıp dalmışdım
Sattı aşkımı benim yar o yeşil gözler
Sevip sevilmeyi de oyuncak sanmış
Yeşil gözler şimdi yıpranmış sönmüş
..
Mavi ve yeşil...
Maviden karaya çalan
Sensiz deniz,
Gözlerinin dimağıma
Bıraktığı yeşil iz.
Mavi yeşil bir dehliz.
..
Ben ne çektiysem, yeşil gözlerden çektim
Sırf o gözler için, kendimi feda ettim
Etmez olaydım keşke nerden bilirdim
Ben ne çektiysem, yeşil gözlerden çektim
O gözlerle öğrendim, bilmediğim zalimliği
Bir uğraş haline getirdim, dertli dertli gülmeyi
..
YEŞİL GÖZLÜM
Dertlerine derman olayım dedim
Olamadım yeşil gözlüm ağlama
Ben senin yanına geleyim dedim
Gelemedim yeşil gözlüm ağlama
..
Güzellik abidemiz bilgi dağarcığımız demokratik haklarımızın kazanılmasın da örgütlülülğün ustası sevgili
Yeşil gül zamansız ayrılıyorsun aramızdan bu da unutulman anlamına gelmez
Yakınlarına ve sevenlerine sabır diliyorum
Kasım yeşil gülün anısına
Örgütlü yaşama verdin yılını
..
Doğusunda İliç, batısı Çetinkaya,
Ortada bir cennettir yeşil Divriği.
Sivas’ın bağrında süslü bir çiçek,
Madenler yatağıdır yeşil Divriği’m.
Doğum yerim Divriği’dir ili de Sivas,
Ulucami’yi anlatsam, tarifle olmaz.
..
Bakma Bana Öyle, Yeşil Yeşil, İçten Ve Derinden.
Sökün Eder Yüreğimdeki Dağlar, Oynar Yerinden.
..
Halının üstüne, sevda deseni,
İşler ilmik,ilmik yeşil gözlerin.
Sevda denizinde, sanki bir gemi,
Yüzer sevgi ile yeşil gözlerin...
Gönül sarayının penceresinden,
Bülbülün feryadı gül bahçesinden,
..
İpsala sınır kapısına geldiğimizde saat 24.00 sıralarıydı. İlk defa gümrük kapısından geçeceğiz ve heyecanlıyız. Türk sınırında fazla oyalanmadık. Çıkış kolaydı. Yeni bir ülkeye girme heyecanı bizleri sarmıştı. Nasıl aranacağız, nasıl taranacağız? Otobüsümüz durdu. Bizim önümüzde bir otobüs var. 15-20 dakika sonra tur sorumlusu arkadaşlar geldi, ‘’Herkes pasaportlarını eline alsın resimli sayfayı açsın ve sıraya girsin’’ dedi. Denileni yaptık. Sıramız geldiğinde gişenin önünde pasaportumuzu uzatıp bekledik. İçerdeki görevli bir şeyler yaptı, pasaportu bir ışıklı ekrana bastırıp, önümüzde duran ekrana sağ işaret ve orta parmağımızın uzatmamızı söyledi. Yani yeniden parmak izlerimiz alındı (mı) yoksa pasaporttaki parmak izleri ile çakışıp çakışmadığına mı baktı bilemiyoruz. Bu arada yeşil ve mor pasaportlar arasında bir de siyah kaplı bir pasoport vardı. İlk defa gördük. Hiç siyah kaplı pasaport da olduğunu duymamıştık. Bir saatlik bir işlemden sonra otobüsümüze bindik. Yola devam…
Sabah saat 8.00’de kahvaltı ve ondan sonra rehberimiz bizi Kavalada gezdirecek oradan da Selaniğe geçeceğiz.
Bu arada bizde yedi saatlik yol yorgunluğu, yarı uykulu yarı uyanık yola devam ederken biraz pasaportlar üzerine konuşalım. Yeşil pasaport ve kahverengi veya mor pasapor arasındaki ayrımı yaşayarak öğreniyoruz. Hayatımızda renklerin önemi büyük. Renkler arasında ne fark var demeyin…
Yeşil pasaporlarda vize yok. Vize masrafı, mor pasaportlarda kişi başı 200TL civarında. Bu kadar da değil, hesapta asgari altı bin liran olacak. O da yetmedi, tapu isteniyor. Nelerine lazımmış diye düşündük. Meğer insanları ülkelerine bağlayan zincirlermiş onlar. Yani kürkçü dükkanı. Dönüp dolaşıp geleceğimiz yer olmazsa onların başına dert olacakmışız… Dünyanın bir parçasını işgal edenler başka insanlara yaşam hakkı tanımıyor orada. Yeşil pasaportlar kalamaz mı? Neden onlara sorulmuyor bunlar? Doğal olarak akla gelen sorular? Memurlar doğal olarak devletin bir parçası gibi görülüyor anlaşılan… Devlet memurları gittikleri yerlerde kalırsa devleti ele geçirmiş olacaklar sanki, hiç değilse bir parçasını, onun için töleranslı davranıyorlar… Tabi burası şaka, anlam veremediğimiz için kişisel yorumlarda şaka hakkımızı kullanıyoruz.
Otobüsümüz yola devam ediyor, güneş ufuktan yükseliyor, yeşil topraklar üzerinden sis tabakası yavaş yavaş dağılıyor. Yeşillikler arasında siyah lekeler var, yaklaştıkça görüyoruz ki, güneş enerjisi elde edilen petekler. Düzlükte, yani tarım alanlarında yerleşim yeri yok. Yerleşim yerleri dağ eteklerinde… Dağlarda kayalık diye bir şeye raslamadık. Yemyeşil ağaçlarla kaplı her taraf… ‘Karadeniz Bölgesi’ni andırıyor. Üç katın üstünde bina yok. Ekili alanlar fıskıye ile sulanıyor… Ekili alan dışında bir bölgese davar sürüsü… Yani tarım ve hayvancılığın öne çıktığı bir bölgeden geçiyoruz. Biraz sonra bize katılacak olan rehberimizden öğreneceğiz daha fazlasını…
Video 25 eklenecek. 26 rehberin mazereti anlatması ve bizi karşılaması
İlk durağımız Kavala programa göre… Ancak rehberimiz anlatımına göre arabasında çıkan bir sorun nedeniyle gecikiyor ve biz onu beklemek üzere, rehberimizin memleketi olan İskece'ye uğradık. Kahvaltımızı orada yaptık. Hamurlu yiyeceklerin bol olduğu bir yer… Börek çeşitleri ve çay ile kahvaltımızı yaptık. Rehberimizle orada buluşup yola devam ettik. Rehberimizin anlatımına göre (Rehberimiz Türk ve Türkiyeyi gezip tanımış biri) Yunanistan’da deniz kenarlarında şejlonglar için ayrıca para ödenmezmiş, bir çay içip şejlonglardan yararlanılabiliyormuş…
..
Kim kaldı ki artık delicesine seven,
Neden böyleyiz biz söylesene neden,
Bir gün çıkarsa karşına bu cansız beden,
Ne olur ıslatma, ıslatma o yeşil gözlerini,
Ne bir teselli verenim var ne halime bakan,
Öyle bir acı var ki yüreğimde derinden yakan,
..
Dört bin beş yüz yıl önce kurulmuştur bu şehir
Tralles olduğunu söylerler ilk adının
Bütün ovayı sular Menderes denen nehir
Kalplerdedir sevgisi şirin yeşil Aydın’ın.
Selçuklu’ya geçişi bin yüz yetmiş bir yılı
Daha önce yaşayan Lidya, Pers ve Romalı
..