Bütün umutlarımı cebime koydum, gözlerindeki iklime koşuyorum.
Yeşil bi ölümdür şimdi ayrılığın yeni adı...
..
Yem"yeşil" umutlar, mas"mavi" hayaller kuran küçük çocuklardı, Kaderin "kara"sını yaşayan güçlü kadınlar! Rüzgarda dağılan kumdan kaleler gibi hayal ve umut enkazlarından çıkarak güçlenirler. Yaşanmayan hayaller, gerçekleşmeyen umutlar, yarım kalmış mutlulukar... Ölmesin umutlar, ölmesin hayaller, ölmesin kadınlar...
..
Güller ve kadınlar birbirine benzer
Koklanılmazsa üşürler...
Ayak sesleri olmayan odalarda
Güllere vazolar dar gelir
Aşksız kadınların başına düşer karlar
Güllerin toprağını buzullar kaplar
Güller yeşil, yeşil
..
Bazen geçmişte kaybolur düşüncelerim
Karışır gider o eski zamanlara
Eski sevdalar geçer gözümün önünden birer birer
Dünde miyim, bugün dün mü?
Yoksa dün bugün mü?
Karıştırırım
Hayat defterinin tozlu sayfaları çevrilir teker teker
..
Sabah dörtbuçuk dedimi bir nida Koguş kalk!
Tıraşını çabuk Ol,palaskanı tak!
Etrafına bakınma önüne bak!
Rahat,hazır ol,dirsek teması al,hizana bak
Her yer yeşil,disiplin,askerlik,Nerdesin Şafak?
..
YEŞİL
Merhabalar herkese
Anlamışsınızdır herhalde
Anlamamışsa kimse
Ben anlatayım sizlere
Ben yeşil rengiyim
..
Beni bu hayale yönelten, bir güç var sende
Ne bileyim aklım hep sende, ah be güzelim
Koyu yeşil, kıvrılan damar kendi seyrinde
Yol alır bense bahtıma söz geçiremedim.
Eh, elinden içeli şarabı gece gündüz
Koyu yeşil renkteki suya dalar gözlerim
..
adın,
''DOĞA'' olaydı...
Fiko da
adım adım
yeşiline varsaydı,
gözleri yeşil...
elleri yeşil...
..
Hizmeti unutulmaz
Bunu bir tarafa yaz
İyice görür isen
Bundan duyacaksın haz
Hasan Aslan Bafralı
Kopartma “Yeşil Dalı”
Hizmet O’ nunla geldi
..
yag yamur yag camdan bakiyor çiçekler ip atliyor kizlar basini almis gidiyor güller yag yamur yag a budane? yoksa bir renk karmasasimi? tam yedi renk kirmizi turuncu sari yesil mavi lacivert ve mor çok güzel birsey yagmurda çikar ortaya
..
yaz güneşi
çınar yapraklarını
yeşil yeşil yıkarken
aralardan süzülen damlalar
gelip gelip irislerine yerleşiyordu...
yaz güneşi
çınar altında loşluk
..
Gözleri ağlamaklı yeşil yeşil bakmakta,
Deli Mehmet, diyorlar kimse acımamakta…
Dedik, inşaat işi onu kazandıralım,
Gariplerden yanayız sevabını alalım…
Banyoda sorun vardı dedi yapabiliriz,
..
Şuralara kara çalayım Sağına soluna Mor Hiçliğin Dibinde Kapım Gel Beni Yokluğuma Sor Pencereler camsız olacak Dilsiz Kulpsuz Kapılarım Yürek gam terk zamansız Kahpe sarmış solum sağım... Çimenlere kahve dökeceğim Ağaçlara telvesini Koparsınlar Dilimi Alacağım Hevesimi Yeşil e sarı bulaştıracağım Sarıya pembe katacağım Alt üst olacak düğüm karman Sırıtarak bakacağım İti Uğursuzu Kin le Kudurmuşu İplerini birbirine bağlayacağım Kıracağım kalemimi Koşup haykırıp ağlayacağım Aynur der ki bitti insanlık varsa da gitti Tek dişi kalmış itti O bile puştluğa yetti..
..
Çeşitlilik güzel şey hiçbir şey kaybedilmiyor,
Renk renk otobüslerle ruhlar aydınlanıyor…
Varsın erguvan olsun, turkuaz renk bulunsun,
Sarı renkten, mor renkten, bütün renkler bulunsun…
Her şey yerli yerinde, renkler bol bulunmalı,
..
Ben çok küçükken zannederdim ki!
Gözleri yeşil olan dünyayı yeşil görür,
Gözleri mavi olansa mavi,
Zaman içinde gördüm ki!
Gözlerinin ne renk olduğu değil önemli olan,
Senin herşeye nasıl baktığın,nasıl gördüğün önemli,
Kin'le,nefret'le,öfkeyle baktığın vakit her şeye,
..
Zaman geçti bekleyişlerim biti... son tangoyuda yaptık seninle.... artık tek bir söz kaldı sana söyleyeceğim... yazılarım sana sahte cümleri ve kelimeleri yazdırmıyor bana... yağmuru seviyorum diyemiyor artık... o kadar yoruldu ki kelimeler.... o kadar tükendi ki... işte yorgun yüregim... son hıçkırıkları ile senli yağmur damlalarınıda terkediyor.... şimdilerde karagözlerin yitiyor....üşüyorum... yerine alabildiğine yeşilleri koyuyorum yeşil gözleri...
kapatıyorum gözlerimi…aklıma bazı sözler takılıyor sevmeler, sevilmeler, aşklar konusunda…sözüm ona... her yüzünü döküşünde... her dalgınlığında... her göz yaşında... kimin uğruna neleri kaybetiğini... düşündüğünü veya aklından nelerin geçtiğini kim bilebilir... acıyorum sadece acıyorum... nelerin yaşandığını hangi sevginin kime... ne kadar olduğunu asla bilemeyecek.... gözlerimi açıyorum... yeşil gözler beyaz tenler genç ve diri bir ten.... alabildiğine bir sevgi ve aşk beni bekliyor....sadece acıyorum.... onca sözün boşa yazılmış olduğunu... hoşçakal herşeyim dediğim... hoşçakal...onca güzel günleri yüreğimde açtığım derin kuyuya gömüyorum... bolca toprak attım üzerine sıkıca bastırdım... ezdim sonra.... blok blok taşlar koydum üzerine.... bir doğum tarihi ve birde ölüm tarihi yazdım üzerine tabiki isminide kazıdım mezar taşına..... yağmur.... bol, bol papatyalar ektim üzerine... sarı, beyaz.... seviyor sevmiyor fallarını seversin... bol, bol fal tutasın canın sıkılmasın diye.... biliyorsun artık fallarda ne çıkacağını....
ve… yeni bir hayata ve yeni bir aşka başlarken yarınlarıma merhaba derken sana tek sadece tek bir sözüm var…
..
uzun boyu fidan gibiydi. koyu kahve yıpranmış hırkası, yıkanmaktan rengi kaçmış kurşuni yünlü jarseden eteği, başındaki kara güllü eşarbı ile asil bir görüntü sergiliyordu. varlığındaki asalet, bulunduğu yer ile tezat teşkil etse de onurunu kaybetmemişliği hemen göze çarpıyordu.
arkası dönüktü yoldan geçenlere oysa..
görmesinler kendisini diye mi, yoksa geçenleri, hala yeryüzünde yaşıyor olanları, ya da yaşarmış gibi yapanları görmemek için mi?
ayakta durmaya çalışıyor, hayata bir ucundan tutunmak için rüzgara göğüs geriyordu. ince uzun parmakları kemikten ibaretti. önünde bulunduğu kocaman teneke kutunun içine doğru eğildi, titizlikle seçerek birşeyi silkeledi, başını iki yana çevirerek gören olup olmadığına bakındı. elinde tuttuğu yeşil bir taze fasulye idi.gençliğinde az mı pişirmişti bunlardan? o zamanlar pazardan alınırdı taze fasulyeler. elinde tuttuğu yeşil renkli bitkiye dalgın dalgın baktı. bakışlarındaki yol onu tam kırk yıl öncesine götürdü. çocukları olmamıştı nedense. kaderdi herhalde. on yıl boyunca çocuk sevgisini de eş sevgisini de birbirlerinde bulmuşlardı. koskoca bir on yıl nasıl da anlamadan geçip gidivermişti. bir su gibi akıp gitmişti. hayatta ondan başka kimsesi yoktu zaten. ne severdi taze fasulye yemeğini de. hele bir de pişirirken kılçıklarını bıçakla kesip çıkarınca nasıl da iştahla yerdi.
duygularından kurtulmak ister gibi başını salladı.düşünceleri dağıttı kafasından silkeleyerek. sonra tekrar koca kutunun içine doğru eğildi. burnunu bir elinin kurumuş parmakları ile tutarak. fakat hafızası onu geçmişe götürmekte direniyordu.
ne olurdu yaşıyor olsaydı? küçücük iki odalı evlerinde akşam işten dönüşünü bekliyor olsaydı yine. elindeki fileden taze fasulyelerin parlak renkleri görünseydi gelirken.
öyle ya; artık ne pazar fileleri kaldı, ne küçük evin bacasından tüten dumanlar. yüreğinde açan kırmızı güller bile siyaha döndü. tıpkı başındaki eşerbın kara gülleri gibi.
..
Geceleri kapatıyorum, ilkbaharda çimenler nasıl kapatıyorsa toprağı...Kapattığım an gözlerimi karanlığında yeşilliğini görüyorum...Biliyor musun ilk defa yeşili bu kadar çok seviyorum..Sadece yeşil mi evrendeki bütün renkleri ilk defa bu kadar canlı görüyorum.Aşkın sembolü olan gülün asilliğini göğün sonsuz maviliğini bulut beyazını güneş sarısını ilk defa bu kadar çok seviyorum...Sabah kalktığımda sabahın serin nefesini günün tazeliğini yeni yeni farkediyorum...Ve ilk defa yaşıyorum böyle dolu dolu...Hayatı seninle seviyorum...Seni sevdiğim için katlanıp hayatın zorluklarına yaşamı sevmeyi öğreniyorum...Seni sevdiğim için gülebiliyorum, böyle içten güne mutlu başlamaya karar verişim hep seni sevişimdendir...Seni düşündüğüm an yüreğimdeki mutluluğu tebessümlere döküyorum...Güzelliklerde hep seni görüyorum.Seni düşünmekten bitkin düşüyorum bazı geceler...Bu tatlı yorgunlukla yarı kapanan gözlerimde gülen halin beliriyor...Hayalini karşıma alarak uyuyorum aynı hayalle uyandığım uykulara...Güneş doğar doğmaz geçip göz kamaştıran sıcaklığın karşısında sana seni nekadar çok sevdiğimi anlatıyorum...seni sevdiğimi söyleyerek başlıyorum güne ve yine mutlu olmaya karar veriyorum...Ve biliyorum bana Ömrüm deyişi kadar sevdiğim gülümseyişini bir sabah dudaklarına takıp beni mutlu edeceğini..
..
Gözlerindi beni benden alan,beni benden eden deniz gözlerindi.Evet mavi ya da yeşil değil di belki ama benim için dünyanın en mana dolu gözleriydi onlar,öyle ki her gece sanki onları görmeden uykuya dalamayacakmışım gibi aramam ve her sabahda ilk günaydınımı onlara demem bende vazgeçilmez bir düzen oluşturmuştu,ama...ama günler geçtikçe benden uzaklaşıyorlardı sanki onlara git gide uzak kaldığımı ve onlardan sanki yavaş yavaş koptuğumu düşünüyordum,meğerki bu teoriye boşuna varmamışım çünkü o gün gelmişti; ve o gün geldi işte...sen bitmişsin bende meğer sen gitmişsin benden ve benim fikirimi bile almadan o dünyanın en güzel gözlerini benden almışsın,şimdilerde göz göze geldiğimizde beni deli eden o gözlerinden uzak gözlerimi kapatıyorum...
..
Yeşil bir çimende oturken anladım akşam olduğunu unutum daldım bi anda herkez bana bakıyor uyumuş diyor gece oldu gitim eve dışarı baktım bir ay çokta yıdız vardı yine daldım giti bir anda yıldız yerine koydum kendimi gün doğdu izledim bütün gece ay giti güneş geldi herkez yaşlanıyor ama gün sanki yaşla beraber gidiyor gecenin doğumunu tek ben değil herkez izliyodur herkes yaşlanıyor tek yeni doğanlar kalıyor ne güzel dimi büyüyosun bebeksin hiçbişeyin farkında değiler yaşlanınca farkına varıyorlar insanlar bende birgün yaşanıcam fakına varıcam sizde varıcaksınız emin olunda verin kararınızı
..