Yenişehir’de bir gece yarısı,
Yanıma yanaştı, tatlı birisi.
Vurmuş yüzüne saçının sarısı,
Bu sese kayıtsız kalır mısınız;
'Amcacığım mendil alır mısınız? '
Bir şort giymiş, açıktaydı dizleri,
Türkü gibi içli idi sözleri.
Parayı verince doldu gözleri,
Ağlamak ağır geldi gururuna,
Diş sıktı, sahip oldu onuruna.
“Baban nerde? ” deyince, döndü geri,
“Görmedim” dedi, üç yıldan beri.
Ara sıra geliyormuş haberi,
Baba İstanbul’da çorap satarmış,
Ana her gün derdine dert katarmış.
Ayrılmışlar oysa babayla ana,
Kor düşmüş fakirlerin ocağına.
Yanmışlar bu korun sıcağına,
“Üvey babamın da işi yok” diyor,
Konuşurken gözyaşını gizliyor.
Dörde geçmiş, pekiyiymiş dersleri,
Hayat olmuş çekiç ile örsleri.
Kaybolmuş tümünün yaşam hırsları,
Gözlerine her zaman yaşlar dolmuş,
Küçük Fatih bu yaşta baba olmuş.
Dedi ki: Mamak’ta oturuyorum,
Parayı anneme götürüyorum.
Kazancım evime yetiriyorum,
Tatil denilen şey bana çok ırak,
Ben gideyim amca, sen beni bırak!
Adresini isteyince çekindi,
Bilmiyordu kim kötü, kim tekindi.
Yine o çocuk tavrını takındı,
Sokaktan başladı adres vermeye,
Sıra geldi caddeyle mahalleye.
Ben senle beraber geleyim dedim,
Adres doğru mu, bileyim dedim.
Telefon numaran alayım dedim,
Yarım yamalak bir numara verdi,
“Budur ama emin değilim” dedi.
Aradım evini, açan olmadı,
Anladım ki kendisi de bilmedi.
“Evi göster” dedim, cevap gelmedi,
Sesin çıkarmayınca rahatladım,
Bindiği trene ben de atladım.
Tren geçer iken Saymakadın’ı,
“Demir” diye söyledi soyadını.
Bozmuyordu tatlı dilin tadını,
Gülerken gamzeleri de gülüyor,
Çocuk aklıyla her şeyi biliyor.
İkimiz birlikte indik trenden,
Geçtik sokakların tenha yerinden.
Sanki güller kokuyordu terinden,
Alnının terini silerek koştu,
Annesin görünce sevinçten coştu.
Annesi çok çekmiş, yüzünden belli,
Her geçen yıl iz bırakmış temelli.
Gören sanır ki yaşı olmuş elli,
Daha genç yaşında beli bükülmüş,
Saçına kar gibi aklar dökülmüş.
Anlattım Fatih’le tanışmamızı,
Yürürken adeta yarışmamızı.
Ve dahi bütün konuşmamızı,
“Doğru söylemiş benim oğlum” dedi,
“Evin erkeği, selvi boylum” dedi.
Dedim ki ona: Ben bir memurum,
Ne çok fukarayım, ne de mamurum.
İnsan olarak yoğrulmuş hamurum,
Param olmasa bile yüreğim var,
Lakin benim Fatih’ten dileğim var.
Çalışsın dersine ana kuzusu,
Çekmesin sonra cahillik sızısı.
“Okumak boştur” dese de bazısı,
İsterim ki hep okusun Fatihler,
Gerçekleşsin gönüllerde fetihler.
Ben yarın memlekete gideceğim,
Gidince de telefon edeceğim.
Fatih’e kitaplar göndereceğim,
Okusun onları, kalmasın geri,
Ülkem Fatihlerle gider ileri.
Yıkık, viran idi garip hanesi,
Boyun büktü Fatihimin annesi.
Düştü gözlerinden boncuk tanesi,
Dedim: Ağlama! Gülenler ağlasın,
Sizleri mesut bilenler ağlasın.
Fatih beni getirdi istasyona,
“Mutlaka oku Fatih! ” dedim ona.
Okuyacağına söz verdi bana,
Fatih gibileri üzen utansın,
İnsanı ağlatan düzen utansın! ...
02.08.2005
Ankara
Kayıt Tarihi : 4.8.2005 17:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiiri okuyanlar, öyküsünü anlayacaktır...
“Mutlaka oku Fatih! ” dedim ona.
Okuyacağına söz verdi bana,
Fatih gibileri üzen utansın,
İnsanı ağlatan düzen utansın! ...
BAŞKA SÖZE NE HACET TK KELİME İLE MÜKEMMEL
TÜM YORUMLAR (2)