YEMEK ŞİİRLERİ

YEMEK ŞİİRLERİ

Perinur Olgun

Doktorculuk oyunu bilirim, doktorum
Yalnız size var bir sorum:
Hep neden siz doktor olursunuz da
Biz hasta? .. Siz hasta olun siz soyunun.
Biz hep hemşire, hep iğne vurmak,
Ya da yemek yapıp bulaşık yıkamak,
Yok mudur bunun bir başkası?
..

Devamını Oku
Vehbiye Yersel

Akşam oldu, güneş kayboldu, gece oldu erken,
Gün karardı, gökyüzünde parlak dördün ay,
Yıldızlar,birbirlerine göz kırparken,
Yollarımız yine ayrıldı, daha yemek yerken,

Ailece arada bir, sohbet etmek nasip olmadı
Herkes arzuladığı rolü seçti, güzelce oynadı
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Ailem ve Ben

SALİH DEDEM NAM-I DİĞER HAFIZ SALİH

1911 doğumlu. Ailenin en büyük oğlu. Babadan yetim kalmış. Annesinin Hafızlık yapmak için ayırdığı tek evladı. Dört erkek bir kız kardeşler. Önceleri çeşitli yerlerde imamlık yapmış. Ramazan imamlığı için Gürcistan’a bile at sırtında gittiği söylenir.
Annesi, kardeşleriyle beraber bir vapur yolculuğuyla İzmit’e göç ederler. Yeterli paraları bulunmadığı için kardeşlerini kilim ve yorganlara sararak getirirler. Önce Kocaeli’ye bağlı Döngel köyüne yerleşirler. Bir ara Balıkesir’e İmamlık yapmaya gider. Orada ikinci evlilik yapıp bir kız çocuğuna sahip olduğu söylenir. Kumayı birinci kabul ettiremeyince boşar ve unutur onları. Ara sıra bahsi edilirse de o pek katılmaz. Bu olay bir şehir efsanesine dönüşür.
İlk evliliğini kız kaçırma şeklinde yapmıştır. Kızın babaannesi uykuda sırtına vermiştir onu. Emine ninem zengin bir adamın kızıdır. Ağa kızı. Nineme ondan büyük miras kalır. Babaanne ilim adamlarını sevmektedir. Kız babasının onu bu fakir gence vermeyeceğini düşünerek bu yola başvurmuştur.
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Bir bahçeye sığınmış üstelik anne köpek,
Yakında doğuracak merhamet gerekecek…

Bir tanrı misafiri ki hem de ne vefakâr,
Su ve yemek verilse Rab’bim bizi bağışlar…

Komşu şikâyet eder köpek hiç olmuyormuş,
..

Devamını Oku
Yusuf Tuna

Kulun hakkına riayet etmek önemlidir,
Kul hakkıyla gelen kimseyi Allah affetmez.
Kuldan haksız Hak katına gitmek önemlidir,
Kul hakkıyla gelen kimseyi Allah affetmez.

Kul hakkının önemini çoğu kimse bilmez,
Kul hakkı geçiren kimse asla felah bulmaz.
..

Devamını Oku
Erdoğan Ergin

Uzun zamandı çocuk şiiri yazmayı denememiştim. Bir deneme olarak iyi bir başlangıç olabilir mi, bilemiyorum. Bu da siz okuyucuların fikirlerine bağlı

Sabah kahvaltı yapmışsan eğer,
Çalışmak senin için, en büyük değer
Peynir, zaytin ve yumurta
Malum kahvaltıda en büyük gıda

..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Yine de dikkatli ol saldırabiliyorlar,
Sen zarar vermediysen pek de ısırmıyorlar…

Hani biz uyaralım, uyarmadı demeyin,
Barınaklar dolmuş taşmış, uzaylıları sevin…

Her evde beslenilen, çok tür uzaylılar var,
..

Devamını Oku
Mihrican Karaca

Yolları var yarı beton,yarı taşlı,topraklı
İnsanları var yarı yufka,yarı taş yürekli
Dedikodu desen almış başını gidiyor
Evler virane olmuş,insanlar köyü terkediyor
Hala altta hayvanlar,üstte insanlar yaşıyor
Kimse gördüklerinden ibret almıyor

..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Ey akıl sahibi kul, en münevver kul insan,
Hayvanlar da hak taşır, zor değil sevgi duyman…

Uyku düzenlerinin, yemek düzenlerinin,
Hayat düzenlerinin, olduğunu unutma…

Bir kötülük düşünme, kendine dönecektir,
..

Devamını Oku
Aşk Aşkın Şehri Ordu

Her gün aynı iş yerine gitmek,

Her gün aynı insanları görmek,

Her gün aynı yemeği yemek,

Her gün aynı havayı teneffüs etmek,
..

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Onlara acıyorum, fakat ne hakkında konuştuklarını bilmiyorlar. Ne kadar da yazık içi doldurulmuş kuşa diyorlar. Bir zaman bulutların altında pençe gibi dururdu, mavi gökte yükselip alçalan özgür bir kuştu diyorlar. Bütün sorunlardan kaçıp, salınıp dururdu yücelerde diyorlar. Yukarıdan bakıp bütün sorunların küçüldüğünü izleyebilirdi diyorlar.

Kuşlar kadar özgür mü? Amma da saçmalık! Bilmezler ki, uçabilmek için onca çaba harcamak gerekir. Bilmezler ki, nasıl da hain kesildiğini rüzgârın ve bir paçavra gibi düşüvermemek için ne kadar çok yiyecek bulmak gerektiğini. Sürekli yemek zorundasınız. Ve kış mevsiminde çok zordur yiyecek bulmak. Kurtçuklar ağacın derinine saklanıp dururlar. Kurbağalar buz tutmuş gölcüklerin derinindedir. Bir bedeli vardır özgürlüğün kuşlar için. Hele bir de yırtıcı kuşlardan çektikleri yok mudur küçük kuşların! Ben kendim büyük bir kuş değilim. Çok tüylü küçük bir kuşum ben: Atmacalar, kartallar, şahinler. Ya yırtıcı kuşların ya da kendi açlığınızın kurbanısınızdır. Hiç de gülünç değildir aç bir atmaca tarafından kovalanmak. Yeryüzünden bakılınca, özgürlük olarak değerlendirilen uçuş, belki de hayatta kalma savaşımıdır.

”Kuşların şarkısı kadar güzel bir şey var mı? ” diyorlar. Ne ki anlamıyorlar bizi. Anlamıyorlar, ötmemizin nedeninin korku ve hayatta kalma sıkıntısı olduğunu. Sanıyorlar ki, bizler şakıyoruz. Gerçekte çığlık atıyoruz bizler.

Hele bitler, pireler ve keneler! Hemen hemen bütün kuşlar böylesi böceklerle doludur. Sokup dururlar oranızı buranızı. Kaşındırırlar, derinizde iyileşmez yaralar açarlar, üreyip dururlar teninizde, etinizi delip geçerler. Temizliğe ne kadar önem verirseniz verin, gene de kurtulamazsınız bu böceklerden. Yaşayan bir ölüsünüzdür, her yanınızı kaplar bu böcekler, gözlerinize sokulurlar uyuduğunuzda.
..

Devamını Oku
Ufuk Çelik

Yemek için neler lazım?
Gelin!
Yedirmek için neler?
Gidin!

Önce...
"Yusuf? Yusuf? " sesleri,
..

Devamını Oku
Nalân Yıldız

Sıcacık bakıyor, insanın içini eriten bakışlardan. Sesiyle, dokunuşuyla yanımda olmadığı zaman bile bana hatırlattığı sıcacık duygularla hayatıma girdiği ilk günden beri hep içimi ısıtıyor zaten. Beni beğeniyor. Saçlarımdaki, elbiselerimdeki değişiklikleri çok yakından takip ediyor. Dün sabah, işe gitmek üzere hazırlanırken daha önce üstümde görmediği bir ceketi farketti, “Ne güzel olmuşsun” dedi. Öyle içtendi ki sarılıp yeniden öptüm. Öpüşmelerimiz, sarılmalarımız sayısız ve zamansız. Yolda yürürken, arabada giderken, yemek yerken, televizyon seyrederken, banyo yaparken... Her yer ve her durumda kanımız kaynıyor, sarmaşıyoruz.
Üzülmeme, üzüldüğü için artık pek az şeyin beni üzmesine izin veriyorum. Çünkü biliyorum, benim mutsuz olduğumu anladığı anda o benden daha çok mutsuz Oluyor. Ağladığımı gördüğü o gün yüzünün halini gördüm. Aydınlık yüzü bulutlandı, burnunun ucu kızardı gözleri gözlerimin peşinden gelmeye hazır, acı icinde bana baktı. Yanaklarımdaki yaşları sildi, “ağlama ne olur” dediğinde, artık kolay kolay ağlamayacağımı farkettim. Sustum. Sarıldık. Enerjimizi birbirimizden alıyoruz. Birbirimizi sevgiyle, şefkâtle kucaklıyoruz.
İki yıldır tanışıyoruz. 5 Ekim’de ikinci yıldönümüzü kutladık. Zayıf, uzun boylu, sarışın. Böyle kız gibi güzel tipleri beğeneceğimi hiç sanmazdım ama ona bayılıyorum. Aramızda bir hayli yaş farkı var ama şimdilik bu bize sorun olmuyor. Benim daha tecrübeli olmam ikimizin de hayatını kolaylaştırıyor. Şimdilik beni hoş ve güzel buluyor. Daha kırk yaşıma, elli yaşıma yıllar var. Beni o zaman beğenmez, aramızdaki yaş farkı o zaman sorun olur belki, şimdilik çok iyi anlaşıyoruz. Birbirimizin, aklıyla, duyarlılıklarıyla, hatta görünüşüyle gurur duyuyoruz.
Birarada yaşayan insanların birbirine benzemesinden öte, bizim ten rengimiz, saç rengimiz, mimiklerimiz bile neredeyse aynı. Bazen gözlerinde kendi bakışlarımı yakalıyorum. Sabahları, benim sesimi taklit ederek, nağmeli bir “Güüünayyyyydııınnn” değişi var ki, ikimizde bu günaydınla güne kahkahalar atarak başlıyoruz. Akşam yemeklerimiz oldukça keyifli. Yemekten sonra, birlikte kitap okuyoruz. Müzik onun hayatının vazgeçilmezlerinden eğer ikimizde havamızdaysak birlikte dansediyoruz. O genellikle hep havasında olduğundan gün içinde mutlaka dansa zaman ayırıyor. İyi bir film varsa mısır eşliğinde kucak kucağa filmi izliyoruz. Meraklarının sonu olmadığından film izlerken bile mutlaka soracak birşeyler buluyor, konuşuyoruz.
İş yerindeyken onu özlüyorum. O da aynı anda sanırım beni düşünüyor. Akşam birbirimizi aylardır görmemişiz gibi öpüşüyoruz. Onunla kendimi değişmiş, olgunlaşmış sanki daha çok “kadın” olmuş gibi hissediyorum. Artık onsuz bir hayat düşünemiyorum. Onu kendimden bile çok seviyorum. Ve galiba kimseye karşı ona hissettiklerime benzer şeyler hissetmedim.
Asi yanları, itirazları hatta zaman zaman inatlaşmaları bile, öyle kendisine özgü ki başka birinde asla müsamaha gösteremeyeceğim pek çok şeyi onda mazur görüyorum. Gönlümü her defasında almasını biliyor.
Hafta içinde en az iki üç kere bana çiçek getiriyor. Bazısı yoldan geçerken koparılmış bir çiçek oluyor ama ne gam. Beni düşünüp getiriyor ya...
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Filler, timsahlar, kuşlar, bizden zulüm görüyor,
Niçin katlediliyor, niçin öldürülüyor?

Bahaneleriniz çok, maddiyat hep maddiyat,
Kul hakkı yemek için vicdansız bir fiiliyat…

Ya yarın mahşer günü inanmadığın o yer,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Köpeğini mal sanmış onun tel kafesi var,
Çok da küçük sayılmaz, dört metre kare kadar…

Zemin düz tahtalardan, şükür anlayabilir,
Kuru ekmek ezilir, ıslatıp yedirilir…

Farklı bir şey eklenmez, biz takip etmekteyiz,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Kedi öneriyorsun, bakamayız diyorlar,
Tek kedi bile olsa; olumlu bakmıyorlar…

Bahçeleriniz vardır, niçin bakamazsınız?
Yemek artıklarıyla doyuramaz mısınız?

Besleyenler vardır ki, sorumluluk taşırlar,
..

Devamını Oku
Hafize Zülüflü

Beni sorarsan eğer
Farklı bir şey yok bu gün de
Uyumak, yemek-içmek angarya
çalışmak, öylesine....

Sadece bekliyorum
Belki söz verdiğin gibi
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

YARIN KARDEŞİM GELECEK
Bu gün çok heyecanlı ve sabırsızım.Elimde olsa,önümüzdeki saatleri onar onar atlayarak,günü hemen bitirirdim.Bir an önce yarın olsun istiyorum.Ve hiçbir engelin,sorunun çıkmamasını diliyorum.Yarın kardeşim gelecek.Aynı şehirdeyiz ve ben onu onbeş aydır göremiyorum.En son geçen yıl Haziran ayında birlikte olmuştuk.Gezmiş,eğlenmiş,alışveriş yapmış,yemek yemiştik.Ayrılırken,sımsıkı kucaklamış,bir türlü bırakmak istememiştim.Sanki sezmiş-duyumsamıştım olacakları.Sezme-duyumsama gücüm çok fazla.Ne ya da neler olacağını? Açıklayamıyor-tanımlayamıyorum.Ama iyi ya da kötü olayları hissediyor-sezebiliyorum.Gördüğüm rüyalar da aynen ya da çok benzer bir biçimde gerçekleşiyor.Bazen ürküyorum bundan.Sanki biraz çabalasam,geleceği görebileceğim.Oysa istemiyorum bunu.İnsanların aklından geçenleri de,neredeyse tümüyle okuyabileceğim.Bunu da istemiyorum.Sezdiklerim-duyumsadıklarım fazlasıyla yetiyor bana ve ister istemez,karşı tepki oluşturuyorum.Sanırım bu:Beyin gücümü,azıcık daha fazla kullanabilme yetimden kaynaklanıyor.Öyle sıkı sıkı sarılıp,bir türlü bırakmak istemeyişime,kardeşim de şaşırmıştı.Ne oluyor? Ne var? dercesine,yüzümü-gözlerimi incelemişti bakışlarıyla.Ben de bakışlarımla,bilmiyorum ama senden ayrılmak istemiyorum demiştim sessizce.
Onunla paylaşımlarımız çok güzel.Birlikte olmaktan,ikimizde mutlanıyoruz.Zaten onu,kardeşim gibi görmedim hiçbir zaman.Aramızda 7,5 yaş olmasına karşın,bebeğim-çocuğum gibiydi hep.Biricik bebeğim,geçen yıl tam tatile gitme hazırlıkları yaparken.Kalacağı yerin bile ücretini ödemişken,doktoru tarafından apar topar hastaneye yatırıldı ve ameliyat edildi.Üç yıl önce,göğsündeki küçük bir kist için,biopsi yaptırmıştı ve bir daha kontrolö gitmemiş,ihmal etmişti.Kist kötü huylu değildi diye,önemsememişti.Zamanla büyümüş ve kötü huylu bir tümör oluşmuş.Bir dakika bile zaman kaybedilmemesi gerkiyormuş.Benim tatlı meleğim,kanserdi.Dünyanın en büyük acılarından biri çökmüştü içime.Ne yapacağımı? bilemiyordum.Olanak olsa,hemen onun yerine geçerdim.Yanına gidemiyordum,elimden hiçbirşey gelmiyordu.Ve çaresizlik,beni en deli eden şeylerden biridir.Ameliyatı iyi ve başarılı geçmişti.Göğsü alınmıştı bebeğimin.Ve aylar süren kemoterapi-radyoterapi sırasında.Telefonla bile konuşacak gücü yoktu.Ara-sıra,çok az konuşabiliyordum.Saçları,kaşları,kirpikleri hep dökülmüş.O,hayatımdaki en önemli kişiydi.Onun hastalığından bir yıl önce annemi kaybetmiştim.Daha annemin yokluğunu kabul etmeye çalışırken.Bebeğimi yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştım.Tüm boyutlarıyla,gerçekten yapayalnızdım.Bahçede,yatağımda,odamda,yanımda kimsenin olmadığı tüm zamanlarda ağlıyordum.İçim,tüm varlığım çok acıyordu.Sessizce akıyordu gözyaşlarım.Kime? Ne anlatabilirdim? Hem neye yarardı ki? Ayrıca:Kimseyi kendi sorunlarımla üzmeye-sıkmaya hakkım yoktu.Ve ben zaten,kişilik olarak ta,sorunlarını paylaşabilen bir insan değilim.Suskun,sessiz,içimde taşırım.Upuzun aylar geçmek bilmedi.Bebeğimin çektiği acılara dayanamıyordum.İsyan ediyordum.Neden ben değil de o diye? Çok sevdiğimiz insanların acıları-sorunları karşısında çaresiz,güçsüz kalmak,çok kötü.Onun çektiği işkenceleri,kat kat fazlasıyla,ben çekiyordum.Sonuç:Yaşadığım sıkıntılar-stres nedeniyle,kolestrolüm yükselmiş.Şimdilik ilaç gerekmiyor.Ama dikkat etmemi,hiçbir şeye üzülmememi söylüyorlar.Bebeğim,çok ısrar etmeme karşın.Telefonuma,bilgisayarıma fotoğrafını göndermedi.Kamerada göreyim seni dedim,reddetti.O,saçları dökük,hasta halini görmemi istemedi.Onu,öyle çok özledim ki…Bu onbeş ay süresince,ona gitme olanağım da olmadı.
Neyse.Sanırım artık tüm kötü şeyler bitti.Yarın bebeğim yanıma gelecek.Çok heyecanlıyım.İçim kıpır,kıpır.Ona yine sımsıkı sarılacağım.Bir yerlerini incitmemeliyim,dikkat etmeliyim.Yarın benim asıl bayramım var.Tüm dünyaya haykırmak istiyorum.Lütfen,ne olur bir engel-sorun çıkmasın.Bayramımı,en güzel biçimde kutlamak istiyorum.ÇOK MUTLUYUM.Nilgün ACAR 05. 09.2008
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Pek dünyalı değiller, uzaydan geliyorlar,
Ellerinde dizüstü is top oynayacaklar…

Bunlar yavru uzaylı, UFO’lardan bırakılmış,
Uzaydan terk edilmiş Dünya’mıza atılmış…

Kapı önlerimizde, yemek beklemekteler,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Alışkanlık mı yaptı uzaylı eti yemek?
Bir cahillik düşünüp fetvasını bilmemek…

Sen akıllanmaz mısın bu yine aynı hata?
Uzaylı bir tavukla yersin bir kap salata…

Onlar Nordikli türler profesör cinsleri,
..

Devamını Oku