Yedi merhale
Yedi kapı
Vicdanın
Acı ile arınması.
-BİRİNCİ KAPI
Fitilleri yakılmış
Gecenin kandilden aldığı aydınlığı
Takati kaybolmuş
Yavrusunu taşırken ağzında
Bir anne köpeğin gözlerinde parlıyor.
Sonra
Elleri parmaklarıyla düğümlenmiş
Bir düzine sefil ruh eşlik ediyor.
Çok önceleri
Pencere diplerinde kıvranırken
Uykuyu parçalayan gözler
Kandil ışığından alınıp götürülüyor
Tanrının sık dokuduğu bir ormandan
Daha uzaklara
Daha içerilere
Daha karanlığa.
-İKİNCİ KAPI-
Dikenlerden öğreniyorlar
Geniş meydanlara çıktıktan sonra
Acının büyüdüğünü.
Ay
Daha büyük gözlerle
Utanç perdelerini indiriyor.
Korku
Gözleri dolaşıyor.
Gölgelerine
Ay tozu serpilip siliniyor.
Birazdan ürkek hayvanların huzurunda
Gölgeler düşecek perdelere.
Rengârenk olup suretlerine bürünüyor ruhlar.
Nemli havada nefesleri duruyor
Çamurlu yollarda
İzlerine bırakıyorlar
Ayaklarını.
Kefaretin ağırlığı
Derine çekiyor izleri.
Daha derinlere.
Daha karanlığa.
Aydınlığa çıkmak için
Günahları yakılmalı insanın.
Sonra perdelerden suretler akıyor ellerine.
Bırakıp gitmeli
Biliyorlar.
Tanrısal bir ses böler düşünceleri
“Sürün onları derinlere!”
Suskunluk
Tunçtan bir ağırlık
Düşer gövdelerine.
Ürkek hayvanlar çekilir.
Kapı kapanır.
-ÜÇÜNCÜ KAPI-
Parmakları çözülüyor ruhların.
Çakıl taşları şahit tutuluyor.
Arı kuşu
Desenler işliyor rüzgâra.
Bulanmış bir cümlede
Harfler yerini arayıp duruyor.
“Ay ışığında ara kaybettiğini.”
Diyor biri.
Yeryüzünün ilk uyanışından sonra
Geceye gözleri açılanlar
Tanrısal suretin
Apaçık kelamını dinlediler
Ay ışığını ararken gözleri.
Her yolun ilk yarısı
Varışı
Diğer yarısı başlangıcı yoğurur
Zihnin tezgâhında.
Ruhlar
Çoktan unuttular kederi
Ve izlerini.
Yolu dahi unuttular.
Güneş
Yüzünü gösterip kaçar.
Hep bir sızı kalır içlerinde.
Daha ince bir sızı.
Daha da karanlık.
Ve
Ve kapı kapanır.
-DÖRDÜNCÜ KAPI-
Acımadan öldürür zaman.
Daha doyumsuz bir katil yoktur.
Birer birer asılır
İsimsiz bırakılmış
Ürküten bir ağacın
Sene-i devriye dallarına.
Eğirilmiş bir tutam ip gibi düşer
Saçları
Ayakları yerden kesilmişken
Kuru
Kararmış yaprakları konuşturur.
Zamanın katil ruhu
Mahsulünü alıyor dallardan.
Kimse bilmiyor
Ruhlar her kapıdan sonra
Biraz daha küçülür
Ta ki zamanın ellerinde kaybolur.
Acı yok artık.
Daha büyük bir boşluk.
Daha da karanlık.
Hem daha hafif bir şey yoktur
Acıdan sonra
Camları düşüren bakışlardan.
Ve kuşlardan yüksek duran şeylerden.
Ağaçların yüzleri vardır
Kimse bilmez.
Alınırken dallarından
Bir parçası kalır ruhun.
Orman
Bu yüzden ürkütür
Bir yandan huzuru dağıtırken.
-BEŞİNCİ KAPI-
Işık
Önce ruhu aydınlatır.
Yakması çok sonradır
Parmakların okşadığı teni.
Arı kuşu pençesi
Sonsuzluğu akıtır sularımıza.
Sudan önce değildir kan.
Ve gözlerimizde tutulan
Önce ışıktır
Göz suyuna akan.
Hangi ruhta belirdiyse
Bir Pers ibriğinden akıtılan
Arındırır onu.
Yakması çok sonradır.
Çünkü
Aydınlığa çıkmak için
Günahları yakılmalı insanın.
Nefesin
Genzi yaktığı yükseklik
Büyür
Daha büyür
Ve daha da büyüyerek müjdeler.
Oysa müjdeler sevindirmez
Acıdan sonra
Daha da büyüyen
Camları düşüren bakışları.
-ALTINCI KAPI-
İsimsiz ağacın gölgesinde
Dönüş için
Çakıl taşlarını sayıyor.
Orasına burasına sığdırdığı
Bir kaç yırtık yol türküsü sarıyor avuçlarında.
Her kapıdan sonra küçülen ruhlar
Günahlarını aya devrederken
Ay büyümüştü
Masalların gizli büyüsüyle.
Çakıl taşlarının
Zamanı eriten sesleri hatırlatıyor
Kendi kuyularında
Nemli karanlığı nasıl soluduğunu.
Artık her kapı bir kilittir
Pişmanlığın çamurlu rahmine
Dönüşü duvar gibi kesen.
Yol belirgin.
Kim ne yazdıysa
Onu okuyacak.
-YEDİNCİ KAPI-
Oysa
Beni en çok acıtan
Bir kadının çaresizliği olmuştur.
Işığa açılan kapıyı görmemiş bir kadının…
Oysa
Arınmış bir ruhu dinlemelidir
Çaresiz bir kadın.
Oysa
O sesi hatırlamalı
“De ki: Size bir uyarıcı gelmedi mi!”
05.01.2015
Mustafa YalçinKayıt Tarihi : 25.6.2020 14:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!