YAZ ŞİİRLERİ

YAZ ŞİİRLERİ

Veysel Kızlarkayası

Sensiz Bu Sene
Eksil olmaz şu başımdan bulutlar
Gönlüme yaz gelmez sensiz bu sene
Başka bir bahara kaldı umutlar
Gönlüme yaz gelmez sensiz bu sene

Muradıma deli gönül ereyim
..

Devamını Oku
Fikret Turhan

yaz başında pembeydiler...
yaz sonunda yeşile...
güz sonunda kızıla döndüler...
bu yüzden,
en çok sevdiğim çiçekler...
ORTANCALAR...
..

Devamını Oku
A. Yüksel Şanlıer

Kalbim yine üzgün, şu hazan vakti gelirken,
Yaz bitti hazan geldi, gönül sevda çekerken,
Olmaz daha kış yaz baharım sevda yolunda,
Yaz bitti hazan geldi, gönül sevda çekerken.

Yaprak gibi düşmekte kolum, bil ki hazanda,
Bir okka gücüm yok gidiyorsam da yolumda,
..

Devamını Oku
Herdem Ankara

Selam Olsun

Bir şiir yaz bana
Yazdığın her mısra biz olup aksın
Duyguların arasına gezinmesin
Dil lal olup kalem gizlenmesin
Tenler günahlardan vazgeçsin
..

Devamını Oku
Efgani

Gönül ne beklersin gurbet ellerde
Gidelim sılaya gayri yaz geldi
Açıldı laleler susam sümbüller
Dağlar kemha giymiş allı yaz geldi

Hasretin figanı durmadan başlar
Akıyor gözümden kan ile yaşlar
..

Devamını Oku
Gültekin Mustafa

mananın sonuna mı geldim
bitti mi kısa metraj yaz gecelerinin esrarı
kokusuz yaz gecesi olur mu
demlenemiyor kelimelerim
..

Devamını Oku
A. Esra Yalazan

Saatlerin ılık yaz rüzgârları gibi ağırdan aktığı vakitlerde, sadece sevgilisini serinletmek isteyen bencil bir delikanlı misali hırıldayan “pırpıra” yüzümü tuttuğum sırada geldi o. Hesse’nin ilk gençlik öykülerinin böyle kimsesiz bir akşamüstü ansızın ziyaret etmesinde de vardır bir hikmet, diyerek okumaya başladım. Elbette yine aynı şey oldu. Aradan geçen onca yıla rağmen sanki “ilk gençlik ülkemden” hiç ayrılmamışım, o yuvanın kendine has sıkıntısını geleceğe neşesiyle taşıdığı kıpırtılı ruhu kaybetmemişim gibi hayata yeniden uyandım.
O zaman bana çok ulu, cömert, merhametli görünen meyve bahçelerinde dolaştım bir süre. Anların durgun bir gölün üzerinde halka halka çoğalan genişliği içinde yüzerken, yaz tatili için gittiğim kasabaları düşündüm. Toprağa tıpır tıpır düşüp çürüyen meyveler gibi bir köşede öylece unutulmuş hissediyordum. Serin avlularda oturup cırcır böceklerinin türküsünü dinlediğimde, esas derdimin “dertsizlik” olduğunu henüz bilmiyordum. Bütün huzursuz gençler gibi canım sıkılıyordu işte. Ama sezgilerim o manasız boşluğu kavrayacak kadar güçlenmemişti. Gençliğin buruk ve esrik sarhoşluğunu yaşıyordum. Hayata dair cevap alamayacağım soruları gizli bir dilek kutusunun içine koyup kuyruklu yıldızlara yolladığım yıllardan bahsediyorum. Hiç bitmeyecekmiş gibi kendiliğinden uzayıp esneyen saatlerden.
Hesse’yi okuyan pek çok okur gibi o yazlarda bıraktığım kendimi özlüyorum. Bilmiyorum ki; şimdi annemin yumuşak dizine başımı koysam, ona kırlardan topladığım gelincikleri, papatyaları getirip buğulu bir sürahiye yerleştirsem, sofradaki kiraz tabağına dadanan birkaç arı vızıltısını o anki neşesiyle, hüznüyle çağırsam, vişne reçelli kızarmış ekmeklerin kokusunu içime çeksem, dantelden bir örtünün kendiliğinden kayıp düşmesi gibi akıp giden hafif yaz bulutlarıyla hülyalara kapılsam o zamanki kendimi bugüne taşıyabilir miyim? Cevap karmaşık; ne evet, ne de hayır.
Hesse kitaba adını veren “Gençlik Güzel Şey”de, gençlikle olgunluk arasında salınan “sıkışmışlık” hissini bir doğa ressamının titizliğiyle resmediyor. Gelecekte edebiyat tarihinin en önemli yazarlarından biri olacağının müjdelediği tabiat tasvirlerinin arasına gizlediği “insanlık hâlleri” son âna kadar hiç değişmemiş. Edebiyatı nasıl da kendine benziyor. Onun hayal etme üslubu, okuruna yaşama üslubunu da açıkça gösteriyor sanki.
Bir roman, hikâye kapağında, “otobiyografik unsurlar içeren” hatırlatmasını her gördüğümde, itiraf etmeliyim ki müstehzi bir tebessüm yayılır yüzüme. Sanki başka türlüsü mümkünmüş gibi. Saf sanat ve saf hayat varmış ve bu iki nehir nihayetinde sonsuz bir denizde buluşmazmış gibi... Hele ki ilk aşk heyecanlarını, taşrada geçen çocukluk yıllarını, o ilk uyanışları, kırılmaları, kayıpları, eksilmeleri, çatlamaları anlatıyorsa bir yazar, yapıp yapabileceği kendi suretinden kâinatın sırlı aynasına bakarak hayatı çoğaltmak değil midir? Zihnin, yüreğin tortusunda birikenler, hatıralardan, imgelerden, kayıp anlardan istediğini seçer, yorumlar, bazen eksiklerini tamamlar ve kendi ham gerçeğinden yeni bir “gerçeklik” yaratır.
Hesse, bu ilk gençlik hikâyelerini yazmak için masanın başına oturduğunda nasıl bir gelecek tasavvuru vardı bilinmez ama yazarak “büyüdüğü” kesin. Bu yaz hikâyesinde, yuvasına dönen gencin, çocuk yaşlarda âşık olduğu güzel Helene’den, hakiki dostluğun içtenliğiyle sevdiği Anna’ya, saf bilgiden inancın melankolisine uzanan çakıl taşlı yolda, insanın değişimini gösteriyor. Tabiatta, kâinatta karşılaştığı her şeyin kutsal bir parçası gibi hissettiği için muhtemelen, duyguları tül tül uçuşan mısralara dönüştürebiliyor. Ve sanırım bu yüzden hiç eskimiyor.
Onunla birlikte tren yolu kenarına dizilmiş katırtırnaklarını, bahçe çitlerinin çizdiği yaralı dizleri, dirsekleri, verandanın parmaklıklarına tırmanan yabani, acı otların kokusunu, kan kızılı gülleri okşayıp geçen ikindi güneşinin loş aydınlığını hatırladığınızda çocukluktan kalan bir titremeyle ürperiyorsunuz. İlk gençlik anılarınız, ona baktığı yerden belki mavi bir çiçek çanağından göz kırpıyor size. Dingin bir yaşama özlem duymanıza rağmen uzaklarda kalan o yıllara geri dönemeyeceğinizi biraz burkularak fark ediyorsunuz. Tam da o anda, size gençlikten bilinmezliğe doğru adım attığınızda hissettiğiniz o ilk huzursuz kıpırtıları hatırlatıyor. Onun kelimeleriyle münzevi bir mutluluğun eşiğinde, her seferinde biraz daha bilgece büyüyorsunuz: “Gece vakti açık havada yollarda, suskun göğün altında, sessiz sakin akıp giden bir subaşında olmak her zaman sırlarla örtülüdür ve ruhun derinliklerini harekete geçirir. Hayatın başlangıcına yaklaşmışızdır, kendimizi bitkilerle, hayvanlarla hısım akraba hissederiz. (...) İnsanın bu en korkunç duygusu; kurtulması imkânsız bir şekilde yapayalnız kalma, yapayalnız yaşama; acıyı korkuyu, ölümü bir başına tatma, hepsine bir başına katlanma duygusu, her düşüncede usulca çınlar, sağlam kişide ve gençte bir gölge, bir ihtar; güçsüzde de bir dehşet olarak.”
..

Devamını Oku
Mehmet Ali Yurtışığı

sus, karanlıksan bil artık sus
hiçmi ağlamayacağım, hiçmi
yani o kadar yalancılar varken
han,i beni kandırmışlarken söyle

sanki havada bulut yoktu bu yaz
sanki kış hiç gelmeyecekti sessiz
..

Devamını Oku
Yüksel Çelik

Lapa, lapa karlar yağdı gördün mü?
Dağlar giymiş beyaz kefen baksana,
Dere, tepe belli değil düz olmuş,
Acaba bu yıl da gelecek mi yaz?

Her taraf oldu da hep, beyaz gelincik,
Kış bitince gelecek mi ki de yaz,
..

Devamını Oku
Tuğrul Pekel

Yaz Bitti


Yaz bitti
Mevsim sonbahar.
Aşkların bulutlandığı,
Günlerdeyiz.
..

Devamını Oku
Meltem Tüsen

Yaz mevsimdi
Duyduğumuz sesler bizim değildi artık
Aynada ki biz değişmiştik
Ellerimiz uzaklaşmıştı,yüzlerimizde kan yoktu
Yaz mevsimdi
Arada birde olsa aklıma geliyordun
Bazen gülümseyebilmek adına
..

Devamını Oku
Şahin Yenilmez

Yaz geldi geçiyor bile
Her yıl aynı şeyleri düşünürüm
Önümüzde ki yaz bambaşka olacak diye
Çok yaz geldi
Sessizce geçti böyle..
Unutulmuşluğun verdiği sancıyla
Bir de eski resimlere bakarken
..

Devamını Oku
Mahmut Çatak

Bir şiir yaz bize
Her satırında sevgi
Her kıtasında aşk
Nakaratı mutlu hayat
Adı ölümsüz aşk olsun
Bir şiir yaz bize
Sadece bizi anlatsın
..

Devamını Oku
Mehmet Arslan 3

Bir mektup yaz,
Bitmesin satırlar okumaktan,
Cümleler küçük olsa da,
Anlamları büyük olsun,
Acısı dinsin garip yüreğimin…

Özlemlerimi bitirsin harf harf,
..

Devamını Oku
Yusuf Turgut

Su dünyanin ne temeli
Yoktur arkadas diregi
Ayakta tutar melegi
Al kalemi yaz hey felek

Kader senden cektigimi
Bana zulüm ettigini
..

Devamını Oku
İhsan Hasan Kaya

Hasat Ayı 2
(H) AZİRAN ayı ile ülkemiz yaz mevsimine girer,
(A) rtık hormonsuz yiyecekler var,onlardan yer.
(A) ğustos ayı gelince yaz mevsimi de sona erer.
(Z) iller son kez çalar,öğrenciler yaz tatiline girer.
(İ) nsanlar hasadını yapmak için tarlalara koşar.
(R) abbimizin bereketini görünce sevinir, coşar.
..

Devamını Oku
Ethem Vayvaylı

17 Ağustos'a

şimdi yaz yağmuru yağıyor durmadan
gözyaşım gibi sessiz ve durmadan
sen seni kurtarmadan ve evini kurmadan
hem yedi günlük ölüyü bile koymadan
yaz yağmuru yağıyor şaşkın ve durmadan
..

Devamını Oku
Sedat Hünker

Bahar güzel haldir güzel halde bahar gibidir güzel bahar halde verim canlılık çok gibidir
Kış çirkin haldir çirkin halde kış gibidir çirkin kış halde verim canlılık yok gibidir

Yaz tatlı haldir tatlı halde yaz gibidir yaz tatlı halde sıcaklık üretim çok gibidir
Güz acı haldir acı halde güz gibidir güz acı halde solmayış üretim yok gibidir

İyi hal cennet gibidir cennette iyi hal gibidir cennet iyi halde üstünlük beceri çok gibidir
..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Müzik ile irtibatımız bir türlü ses güzelliğinden olamadı. Bu cümleyi kurduktan sonra karga ve saksağan hatta akbabalar gibi bet ve çirkin bir sesimin olduğunu anlamışsınızdır. Anlayacağınızı biliyordum, şimdiden teşekkür ederim anlayışınıza. Ses kötü olunca hali ile biz de bir müzik aletine yöneldik. Öyle keman gibi, piyano gibi, bağlama gibi bir müzik aleti de değil bu. Mızıka ya da ağız armonikası dedikleri bir alet. Ne yapalım biz de onu sevdik onun ile içli dışlı olduk. Bremen Mızıkacıları ve Kara Kuvvetleri Armoni Mızıkası ile hiç ilgim yoktur onu baştan söyleyeyim de.



Mızıkaya başladığım zamanlardan önce saz çalmayı denedim dımbır dımbırdan öteye bir türlü geçemedim. Bir ara daha tıfıl bebe iken melodika ve akordeon çalayım dedim, onda da garson rakı getir garson şarap getir, yaşa çarlistondan öteye geçit vermedi aletler ve benim yeteneksizliğim. Bir ara gitar çalayım, hatta ders alayım da öğle öğreneyim dedim. Arkadaşın müzik kursuna yazıldım. İki üç ders gittikten sonra adam baktı ben de en ufak bir umut ışığı yok, hatta ’’bu çocuk bunu çalsın ben bıyıklarımı dibinden yolarım.’’ Diye öğretmenin arkamdan ileri geri konuştuğunu duyunca, gitar çalmayı da süresiz tedavülden kaldırdım. Oysaki saz da gitarda özünde ne kadar güzel çalgılardır. Müzik ruhun gıdası ise bu aletlerde ruhun vitaminleri, besinleri oluyorlar haliyle...


..

Devamını Oku
Sezai Güler

Diyorum bazen
Alsam ben de kâğıdı, kalemi
Uzun şiirler yazsam upuzun
Yazsam uzun uzun herkes gibi
Kâh aşk kâh ayrılık yazsam, kâh neşe kâh hüzün.

Sonra diyorum
..

Devamını Oku