Yasin Yoldaş Şiirleri - Şair Yasin Yoldaş

Yasin Yoldaş

Yüreği güzel insanları atmamışız heybemize.
Öyle ya "canım" dediğimiz de canımızı cehenneme çevirmiş.

Devamını Oku
Yasin Yoldaş

     Ben en çok sende yenildim.
Hep bir ümitle beklediğim güzel yarınlara, en büyük kayıplarımı, en büyük acılarımı bıraktım. Her günü, dünümde açtığın acıları, yarınki sabahlara umut koyarak uyandırıyorum. Hep eksik kalan bir şey var adını koyamadığım. Sancı sancı, hüzün hüzün. Hep sana çıkan kırık bir şeyler.
Bir şarkıda düşüyorsun mesela uçurumlarıma. İçimde en çok sen paramparçasın ama en çok benim canım acıyor. Başımdan aşağı tıklım tıklım sen dökülüyorsun. Ansızın sızım sızım kopuyorsun bedenimden. Kulaklarımdan sesin, nefesimden kokun eksilmiyor. Ama sen hep eksiksin. Adın, her notada acılarıma ayrı vuruyor. Her hüzünlü şarkıda kopar tellerim benim. Titrer ellerim anlatamam, sığmaz hiçbir şiire yokluğun.
Bomboş bir sayfanın ortasında yarım kalmış darmadağın bir kelime gibi. Silip süpürüp çizmişler üzerini. Üstüne almıyor kimse. Gözlerindeki papatyalar, kelebekler, masmavi denizler bir ömür saklambaç bana. Sağım solum, önüm arkam yıkık dökük. Dedim ya. Yenilmişim sana ben. Kendi ülkemde, kendi silahımla, kendi askerimden yemişim kurşunumu. Ben hep bana dert yanmışım. Onca kitabın arasından seçtiğim gonca kelimeleri saçlarının arasına bırakerken ölmüşüm. Seni kaybetmekten korkarken, kendi bedenimde kendimi kaybetmişim.
Ama sanmışım.
Sanmışım işte...

Devamını Oku
Yasin Yoldaş

Bir konuşabilsem sana şöyle usulca,
Derdimi yüzüne dökebilsem.
Anlatabilsem sana,
Yokluğun nasıl zehir zıkkım.
Bir tarif edebilsem.
Bir şarkı, bir şiir sensiz kaç kez çarpıyor adına.

Devamını Oku
Yasin Yoldaş

Boşversene ağabey.
Bahçemiz bahara çıkmaz daha bizim. Çiçeğin rengine, yağmurun kokusuna küstük. Varsın kış kalsın yanımız.
Acımaz canımız bizim.
Zaten biz bulut olsak, uçak çarpar.
Kapanmaz yaramız bizim.

Devamını Oku
Yasin Yoldaş

    Çok sevmişti kadın.
Gözlerinin kanından akıyordu yüreğine sustukları. Eteğini ıslatmış, gözlerinin pişmanlığından dökülen boncuk boncuk damlalar parlıyordu ay ışığında. Öyle bir feryattı ki hıçkırıkları, dünya alem sağırdı sesine. Halini hatrını soran herkesin dili kesikti o gece. Yanındayım diyenler sırtını dönmüş, yanına bıraktıkları katil duyguların pençesinden zor kurtulan, baştan aşağı darmadağın cümleler vardı hıçkırıklarına karışmış boğazında. Usulca vardım yanına. Umutlarını süsleyen o cıvıl cıvıl gece, cenaze evini aratmayacak kadar çok sessizdi. Görmemişti beni. Ürküldü birden omuzuna dokunmamla. Korktu önce, iri iri gözlerini açarak. Birkaç saniye çehremi süzdükten sonra, otur bayım dedi, yanına koyduğu çantasını, dizlerinin üstüne alarak...
Başımı öne eğerek çöktüm yanına. Dünya dedim, çok mu zalim, ya da biz mi çok alimiz kendi dünyamızda. Başını birkaç kez hafif hafif salladı. Biraz sustuktan sonra, paltosundan buruşmuş sigara paketini uzattı.                          İlk defa orda içmiştim sigarayı, hiç belli etmeden. Ve ilk defa bu kadar yakın hissetmiştim kendime sigara dumanının kokusunu. Benim de, onun acı dolu yumrukları dan pek farkım yoktu belki. Ama o an, rahat olan vicdanımdan başka birşey yoktu üzerimde. Yoksa, hayatımda ne var ne yok, onun gözyaşlarına bağışlayacaktım.
Ekledi sonra, derin bir nefes çekerek.  İnsanlar hep böyle gider mi dedi? Yüreğine kazıdıkların, yüreğini sökerek mi gider? Nefesini omuzunda hissettiklerin hep nefesini keserek mi gider ömrümüzden. Eylül diye bir mevsim var hele. Düşmesin ağzına kimsenin, yapraklar dökülmeye başlayınca, toplanıyor gönülden düşenlerin veda bohçası. Dedim ya suçlu olan eylüldü işte. 'Seni seviyorum' diyen koca yüreklerin başı eğilmiş, yerini, 'seni yine seveceğim' cümlesinin tatminliğinde, masumiyet rolündeki beyaz kanatlı meleklere bırakmış. Aslını istersen dedi, suçlu olan bizlerdik yine. Neden diyecek olursan bayım, oyunu her zaman güzel oynayan kazanır. Oynamayı bilmiyorsan, ya da sana göre değilse bu oyunun kuralları, çekileceksin sahadan...
Haklıydı, sonuna kadar haklıydı hemde. Ülkesine misafir gelip, malını mülkünü yağmalayan hainlerden farkı yoktu gözlerinden  boşalan vaatlerin. Adı batsın, ömrümüze ömür katsın diye, gönlümüze aldığımız insanların, ömrümüzden ömür alan sevgilerinin....

Devamını Oku
Yasin Yoldaş

Gitmiş "O"
Çoktan gitmiş.
Karanlığa bürünmüş bir şehrin şafak vakti kalbimin kapılarına vurmuş intihar kokan şiirler. Gülüşü, göğsümdeki boşlukta üstü açık ölmüş. Soluma batmış teknem. Yolumu kaybetmişim.
Deliler gibi omuzuna sarıldığım sokaklar, bütün deliliğini bırakmış üzerime. Bir kelimenin ünlü düşmesine uğramış haliyim. O gitmiş, cümle değişmiş. Yerine başka anlamlar yerleşmiş. Kendisinin düşmesiyle kalmamış, sağına soluna tutunan bütün harfleri götürmüş. Kanadı kopmuş şiirin.
Ölmüş şair...

Devamını Oku
Yasin Yoldaş

Bırakıp gittin işte,
Karanlığına gecenin.
Karanlıktan çok korktuğumu bilerek,
Kararttın ışıklarımı.
Ses verenim yoktu sesime.
Dilsizdi çığlıklarım.

Devamını Oku
Yasin Yoldaş

     Bir gün belediye otobüsünde karşılaştık. İndiği sırada omuzlarında başkanının elleri varken gördüm onu. Dünyam yıkıldı.
Tıklım tıklım dolu otobüsün koridorunda dizlerimin üstüne çöküp hüngür hüngür içim sökülene kadar ağladım. Hemen dibimde; annesinin kolundan tutmuş, sarışın çocuğun dolan gözlerinden başka, kimse ne olduğunu anlamadı. O masmavi gökyüzüm, bütün kara bulutlarını üzerime örtüp, sırılsıklam etti. Diri diri toprağa gömselerdi, bu kadar nefes nefese kalmazdım. Sen dedim; sen benim gökyüzümdün, şimdi yüzümden mi düşüyorsun?
Durdum öylece o kalabalığın ortasında. Yapayalnız kaldım. Dakikalarca hıçkıra hıçkıra kendi kendime konuştum. Onun gözlerine okumak için saçlarını örüp beklettiğim bütün güzel şiirler, daha ben soluma dokunmadan çırpına çırpına öldüler. Radyoda kısık sesle erkekler ağlamaz çalıyordu. Dibine kadar çocuk gibi ağladım. O kadar büyük bir boşluğun ortasında kaldım ki, kendimi ilk defa bu kadar sahipsiz hissettim. O kadar canıma battı ki yokluğun, ilk defa kendi kendimi terkettim. Gözyaşlarım; yaşımdan, yaşadıklarımdan utandı. Susturan da, omuzuma dokunan da olmadı. Herkes kendi yolundaydı. Herkes suskundu. Anlıyorlardı aslında. Beni çok iyi anlıyorlardı. Sadece acılarını yeni uyutmuşlardı. Uyanmasın diye, sesimi duymuyor gibi yapıyorlardı.
Bitmişti hikayem. En güzel özlemlerle beklerken, en güzel yerinde ölmüştü kahramanı. Şimdi ben yarım mı kaldım ortasında bir kitabın? Şimdi kafiyesiz mi kaldım sonunda sade bir şiirin. Parantezsiz mi kaldım, önüm arkam sana yaslanmadan. Hele de; öznesiz miyim artık, hiçbir şeyi üzerine almayan, kimseye ait olmayan...

Devamını Oku
Yasin Yoldaş

     Bu son çalışım kapını.
Gözlerinin edasında boğulmaya son gelişim. Rüzgarların kokunu ulaştıramayacağı kadar göçmenim uzaklara. Ellerim ellerinin yokluğuna üşümeyecek bir ağustos akşamında.
Bağıra bağıra sana yazdığım her şiiri, satır satır söküyorum kitabımdan. Artık o dalgalı saçlarına dokunmak için bir ömür bekleyen gönlüme laf anlatabiliyorum. İçin için çektiğim sigaramın konusuna kahraman değilsin artık. Saatlerce düşündükten sonra aradığım telefonun, o ilk çalışındaki kalp atışlarıma sebep olan heyecanım da kalmadı.
Biliyorum cehenneme dönmüş canım bedenimden çıkana kadar kokunu özleyeceğim. Varını yoğunu göğsümden toplamış bütün şiirler en dokunaklı satırlarda yine sana rastlayacak. Biliyorum hiç geçip gitmeyecek ay yüzün boşluğumdan. Sabah akşam sana çıksa da yolum, ben en büyük kaybımı yine sende yaşayacağım. Yine en çok sen kayıp olacaksın sol muhitimden, en çok sen bendeyken.
Geçmeyecek acım.
Senelerce, bir bahar akşamı koynunda yatıp, bir kış sabahı yokluğuna kalkacağım. Adını duymak, bağıra bağıra kan ter içinde uyandığım en korkulu rüyam olacak benim. Sigaramın eşlik ettiği bütün yaralı şarkılar yokluğuna karanfil bırakacak. Her sabah; özlemine denk ölüm kalım savaşına yenik düştükten sonra, gecenin derin sessizliğinde yine sana uyanacağım. Sen hep; en güzelinden bir parça yarım kalacaksın bende. Ve ben, hep en güzelinden bir parça daha fazla kaybetmiş.

Devamını Oku
Yasin Yoldaş


Kapattım kepenklerimi.
Kervanlar uğramasın artık.
Ne ben hancıyım, ne sen yolcu. Kaç sürgüsü varsa sol yanımın, çekmekle kalmayıp, çivi çaka çaka kilitliyorum gelen geçene.
Gözlerinin duvarına astığım ne kadar nazar boncuğu varsa, bir daha takmamak üzere kırıyorum mavisinin en ortasından. Varsın hepsi toplanıp değsin yüreğinin en kıymetli köşesine. Korkmuyorum artık. Zaten kaybedecek pek de bir şeyim yoktu gözlerinle verdiğim savaştan başka. Ordusunu kaybetmiş yiğit komutan, korkar mı ölmekten? Ölüm yürekte şehadetken...
Varsın olmasın aynı evin anahtarı cebimizde. Aynı çocuğun sesine uyanmayalım gecelerce. Duvarımızda aynı kareye sığmasın gülüşlerimiz. Varsın göz bebeğinde kalsın heyecanım, varsın yaralı kalsın canım.

Devamını Oku